Ana içeriğe atla

Paris günlüğü 2






-Paris eski parlaklığını yitirmiş de biraz solmuş mu ne? 


Parislilere bakarsanız bunun sorumlusu sosyalist belediye başkanı Anne Hidalgo, e, peki, üst üste seçim kazanmasına ne demeli?


-Hmmm! Kimilerine göre Paris’in bütün kaynakları, o eski görkemi ayakta tutacak yatırımlar yerine, orta ve alt sınıfa hitap eden işlere yatırılıyor. Kendisi de İspanyol asıllı bir politikacı olan Hidalgo, yeşil alanları genişletmeye, otoparkları iptal edip, bisiklet yollarını artırmayı hedeflemiş, Champs Elysee’nin “alışılmadık bir cennet bahçesine dönüştürülmesi” de onun fikri.


Önceki yıllarda Champs Elysee  sağlı sollu lüks mağazaları, pahalı restoranlar ve kafeleriyle nasıl da görkemliydi, şimdi vinçler, inşaat makinaları, kiralık-satılık ilanları ile perdelenmiş binalardan geçilmiyor. Ünlü mağazaların önünde sıraya girmiş, saatlerce beklemekten usanmayan Japon turistler birden yok olmuş, Christian Dior bile zarif bir perdeyle dünyaya kendini kapatıp restorasyona girmiş.


-Baksana cadde artık evsizlere, dilenenlere mekan olmuş

-Şu denizci şapkalı adama ne demeli? Ne kadar ilginç, elindeki oltaya bardak takıp, caddenin ortasına uzatmış, bakalım karnını doyuracak kadar bir şeyler takılacak mı oltasına?



Dünyanın her an değiştiği bir ortamda Champs Elysee’nin aynı kalması mümkün mü? 


Bir zamanlar caddenin tam ortasına kurulu Virgin mağazası aklıma geldi de… Ne kitaplar, plaklar almış, ne müzikaller izlemiştik Virgin’den. Mağazanın dört katı her dakika okurların, müzikseverlerin işgali altındaydı. Eh, internet artık dünyamıza gireli beri her şey elimizin altında, “mesafe” denen kavram yok oluverdi birden.


-Peki Virgin’in yerinde ne var?

-Galerie La Fayette var, şöyle bir gezdim, Çin markalarına bile rastlamak şaşırttı beni.

-Fiyatlar nasıldı?

-El yakan cinstendi.

-Bir şeyler alabildin mi bari?

-Yok canım, ELLEME (*) markasını görünce elimi hiç bir şeye sürmeden ayrıldım oradan.


 İş güç sahibi olduğu halde “geçinmemekten” yakınan Parislilere kulak verince kötü gidişatı anlıyor insan. 


-Ekmek kaç kez zam gördü, bir ara sıvı yağ yok bile oldu, benzin acayip pahalı 


diye yakınıyorlar. Şimdi bu eleştirilere bakınca, “Ama Macron’a yine oy vermediler mi?” Diyorum, “bizi” hatırlıyorum.  


Ama bu eleştirileri yöneltenlere göre bu hafta sonu tamamlanacak 577 sandalyeli parlamento seçiminde “dananın kuyruğu kopacak,” sol partiler Macron’un elini bağlayacak sayıya ulaşırsa, ikinci turda kıl payı oyla seçilen Cumhurbaşkanının işi zorlaşacak.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...