Ne kadar çok severdim sizi, annemle babamın gençlik arkadaşıydınız... Anneme tavlayı siz öğretmişsiniz, bana da o öğretmişti, sizin tavla partilerinizde çaktırmadan taş çalar ve çok eğlenirdim... Bursa Kemalpaşa ’da gençlik yıllarınızı annemle birlikte geçirmişsiniz... Ağabeyime küçüklüğünde küfür etmeyi de siz belletmişsiniz... Sonra Ankara ’da, Bade Sokak ta oturduğunuz, TMO’ da çalıştığınız yıllarda çok yakındık sizinle... Ne kadar güzel elleriniz vardı ve nasıl marifetli... Şapka gibi kapattığınız mantınız meşhurdu, sizin yaptığınız çiğ böreğe, aşureye, tavuklu pilava doyum olmazdı... Yalnızlık zor, Bilecikli olduğunuzu bilirdim, kardeşiniz ve yeğeninizle nedense görüşmezdiniz, bir gün geldi 75. Yıl Huzurevine yerleştiniz, eviniz de açıktı, ara sıra uğrardınız, sonra Urla’ ya Darüşşafaka ’ya nakletmek istediniz, evinize birlikte gittik, sevdiğiniz bir kaç parça eşyanızı topladık, bana Prag ’dan aldığınız kristal bardakları hediye ettiniz... Boğazım düğüm düğümdü... En ö...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.