Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Helal Sana Be Sedef!

Sabah kapım çalındı, gittim baktım kargo… Sedef Kabaş’ın son kitabı… “Yandığın Ateş Yoluna Işık Olur” Üstelik nasıl da nazik bir ithafla imzalamış…  Hemen ve heyecanla açtım kapağını, içindekiler başlığı altındakileri, önsözde yazdıklarını incelemeye giriştim…Yaşam geçmişine de değinerek son dönemde başından geçenleri dile getirmiş Sedef. Öylesine içtenlikle, çekinmeden, korkmadan herşeyi, kendisine atılan iftiraları, hakaretleri bile örtmeden, gizlemeden yanıtlarını çatır çatır vererek  paylaşmış ki yaşadıklarını… Helal sana be Sedef! Dedim içimden, aslında hepimiz birebir tanığı olmadık mı Sedef Kabaş’ı topun ağzına getiren olayların?  Bir televizyon canlı yayınında kullandığı “atasözü” nedeniyle geceyarısı evinin polislerce basılışı, ters kelepçe takılarak nezarete götürülüşü, 49 gün süreyle hapishanede tutuluşu… Nedendi peki? Hücresinde o da bunu kendi kendine sormuş: “…Sahi ben neden hapisteydim? Ne yapmıştım? Evet evet, doğru bir söz kullanmıştım. Dü...

Biraz terbiye lütfen…

Öğleden sonra hava soğuk olsa da  güneş pırıl pırıldı, yokuşu tırmanırken Fevzi Beye rastladım, bana cebinden pamuklu kumaştan mendilini çıkarıp gösterdi, güldük biraz, Füruzan’ın son kitabı, “ Akim Sevgilim ”i (*) konuşacağımız restorana girip köşede hazırlanan masamıza geçtik.  Erendiz Atasü geldi, hal hatır sorarken, yanımızdaki masaya bir grup “ siyahi erkek ” oturdu… Tuhaf bir İngilizceyle tarla-tapa, emlak işlerinden söz etmeye başladılar. Akşam üstü gelip, koca bir masa işgal ettikleri “ içkili restoranda ” 8-9 adamın sadece “ tatlı” ile “ayran ” istemeleri tuhafımıza gitti, yüksek sesle konuşmalarına da kızdık, garsona söyleyip, yer değiştirdik… Yeni masamızda mutluyduk, peynir tabağıyla içkilerimizi ısmarlamıştık ki, yanımızdaki masaya bir grup genç kadın, anaokulu-ilkokul çağındaki çocukları ve eşleriyle gelip oturdu, tabii çocuklar bir kaç dakika sakin kalıp, hemen ayağa fırladılar, bağırış-çağırış içinde koşturuyorlar…  Oysa bir kaç metre ötede çocukla...

Kissinger’in ölümü üzerine… (2) Ecevit keşke zamanında bıraksaydı!

  ABD’nin soğuk savaş yılları sırasında en etkili Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ölümü, onunla ilgili yorumları yeniden su yüzüne çıkarttı. Güney Amerika’dan Güneydoğu Asya’ya, hatta Kıbrıs’a kadar uzanan her yerde ABD’nin baskıcı-emperyalist politikalarının uygulanması işini bizzat yürüten, 100 yaşında ölen Henry Kissinger’den söz ediyorum… Kimileri onu, “Savaş suçlusudur, pek çok savaşta imzası vardı, Kamboçya, Laos, Vietnam’da ölen milyonların katiliydi ” (*) diye anıyor kimileri ise onun için “ Amerikanın en önemli entelektüeliydi, bir dehaydı” diyor. Nazi zulmünden 15 yaşında bir Alman Yahudisi olarak, ülkesinden kaçarak ABD’ye yerleşen, Alman aksanlı İngilizcesini komedyenlerin sahnelerde taklit etmekten bıkıp usanmadığı Henry Kissinger’dan söz ediyorum.  - Peki , “Kissinger Türk dış politikasına pek çok dokunuşuyla damga vurmanın ötesinde, farkında olmadan Bülent Ecevit’in Başbakanlığını bile riske sokmuştu” desem ne derdiniz ? - Bülent Ecevit’in düşünme ...