Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Halide Edip ve bizim kızlarımız

Son zamanlarda Halide Edip’e yoğunlaştım, okuyor da okuyorum, “Mor Salkımlı Ev”i  müthiş bir hatırat. Bir babanın kızını bu kadar yüceltip, ilerletmesi, bütün imkanları ayaklarına sermesi “o devre göre!” İnanılmaz… Bunca yıl sonra, “bu devrin babalarına örnek olmalı!” Darısı bizim Leyla ile Ali’nin (Ali Erel) başına… İpek Çalışlar’ın Halide Edip’i de çok titiz araştırmaya dayanıyordu onu da çok severek okumuştum ama Halide Hanım’ı kendi kaleminden okumak, karşılıklı konuşuyormuşuz gibi, insanı büyülüyor… Niyetim Halide Hanımın İngiltere’de 1926’da yayınlanmış olan hatıratına da bir el atmak… ( Memoires of Halide Edib,The Century Co. London-New-York)  Zaman zaman “ zorunluluklar ”dan kurtulup “ daldan dala konabilme ” lüksüne kavuşmak ne müthiş bir şey… Halide Edip’in “ Mor Salkımlı Ev ”inden bir kaç alıntıyla, sizlere bu büyük fikir kadını, yazar ve felsefecinin yaratılışındaki “ baba etkisi ”ni paylaşayım: “İcadiye’ye gidişimizin asıl sebebi babamın beni Amerikan Kolej...

Acıbadem kurabiyesi

Namık Kemal Ortaokulu yıllarında okul çıkışlarında dadandığımız bir pastane vardı, bağıra çağıra tezgahın arkasında sıraya girerdik: - Amca bana bi sosisli, ama hardal koyma -Bi kaşarlı tost yapsana  amca -Amca şu poğaçayı verir misin? Benim isteğim hep aynıydı, “ amca bir acıbadem kurabiyesi !” O yıllarda annem birgün elimden tutup, “ gel seninle bir yere gideceğiz ” demiş, beni Maltepe’de, Gölbaşı Sinemasının bulunduğu Gölbaşı Apartmanına götürmüştü. Üst katlara çıktık, bir dairenin kapısını çaldık, epey bekledik, sonra beli bükülmüş, saçları bembeyaz olmuş bir ninecik açtı kapıyı, bizi içeri buyur etti: -Hoşgeldin kızım, içeri girin, bak çay ve şeker şurada, haydi güzel bir çay demle de içelim. Tek gözden ibaret odada yalnız yaşadığı anlaşılan sevimli ninecik, benim başımı okşayıp, koltuğuna oturdu. Annemle sohbetlerine kulak kabarttım: -Masume’ciğim Vedat hiç görünmedi bu aralar, sağ olasıca, geldiğinde de karşımda 10 dakika ya oturur ya oturmaz, ateş alır gibi ...

Dream around two stamps

Our life has been spent with  Ayşegül since we were little girls, as some friendships are said to be "sisterhood” , ours is even more than that... Once upon a time, ( was I in middle school? ) I was collecting stamps. ( Unfortunately, there are no stamps, letters, envelopes or even handwriting left in anyone's life anymore. ) So in those years, one day she came along: -Nursun, look what I brought you -Oh, gorgeous stamps, where did you get them? -My fathergave, take and put them in your stamp book As you can see in the picture, the stamps were both unique in shape and beauty. I would open my stamp book often as a child and watch them with admiration, moreover, they were both mint stamps. We  had a dreamed with Ayşegül: -Can you imagine? Maybe these stamps are valuable, their value will increase over time, so we will sell them years later and become millionaires. Those 50 years passed quickly, I had almost forgotten my stamp book. During the endless library ar...

Pul olan milyonlarımız!

Yaşamımız küçüklüklüğümüzden bu yana Ayşegül’le birlikte geçti, hani “kardeşten ileri” derler ya bazı dostluklara, bizimkisi ondan da öte… Bir ara, (ortaokulda mıydım?) pul koleksiyonu yapıyordum. (Ne yazık ki, artık kimsenin yaşamında değil pul, mektup, zarf hatta el yazısı filan kalmadı.)  İşte o yıllarda bir gün Ayşegül çıkageldi: - Nursun bak, sana ne getirdim -Aaaa, muhteşem pullar, nereden buldun? -Babam verdi, al, hemen pul defterine  yerleştir Resimde gördüğünüz gibi, pullar hem farklı hem o kadar güzeldi ki, pul defterimi ikide birde açar, onları hayranlıkla izlerdim, üstelik ikisi de damgasızdı yani kullanılmamıştı ve arkalarındaki zamk bile hala duruyordu.  Ayşegül’le sık sık konuşurduk: -Düşünebiliyor musun? Belki de bu pullar çok değerlidir, zamanla değerleri daha da artar, yıllar sonra satar, milyoner oluruz. Evet, o yıllar çabucak geçiverdi, pul defterimi çoktan unutmuştum, geçen gün Gaudi’nin Sagrada Familia’sı (*) gibi, bir türlü tamamlayamadığı...

97 yaşındaki emekli hakim İsmet Köker’den siyasilere: “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini unutmayın!

      “Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi bizi ayakta tutar” “Geçmişi unutmayın” “Adalet yoksa devletler çöker” “Aşırı borçlanma devleti iflasa götürür”     Emekli hakim İsmet Köker Dalya 100’e 3 kala, siyasetçilere ve devlet adamlarına “açık mektupla” seslenerek, “geçmişi unutmayın” çağrısında bulundu. Mektubunda Türk siyasi yaşamı ve dünyadan örnekler veren Köker, Türkiye Cumhuriyeti “yüzyıllarda ancak bir görülen ” dâhi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde dünyada sayılan bir ülke haline gelmiştir. Atatürk’ten sonra gelen bütün cumhurbaşkanları görevlerini Atatürk sayesinde yapmışlardır.” Dedi. İsmet Köker, “ Türkiye’nin Atatürk’ün Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesinden sapmama koşuluyla ayakta kaldığını” anımsattı ve bütün Cumhurbaşkanlarının onun sayesinde görev yaptıklarına dikkat çekti.    97 yaşındaki hakim ismet Köker, “ yarım asırlık” meslek yaşamından örnekler vererek, “Bismillahirahmanirrahim ” diye başladığı açık mektubunda şunları dile...

Cumhuriyetin Savcısı Kanadoğlu İle söyleşi

Ufukta görünen seçimlerle ilgili olarak “ Cumhuriyetin Savcısı Sabih Kanadoğlu” na aklımızdakileri sorduk, net yanıtlar aldık. Anayasanın 101. Maddesinin çok açık olduğunu, Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. Kez  Cumhurbaşkanı olamayacağını vurgulayan Kanadoğlu, “ Adaylık başvurusu yapabilir. Ancak YSK anayasaya aykırı bir karar alırsa seçimi gayrimeşru kılar” dedi. Erdoğan’ın yıllardır “ kuşkulu ” açıklamalarla geçiştirilen “ diploma ” konusunu sorduğumuz Onursal Başsavcı, “ Diploma saklanacak, gizlenecek bir şey midir? Kaç yıldır bu mesele çözülemedi, elinizde varsa gösterirsiniz ” diye konuştu. Laik Türkiye Cumhuriyetinde Nass Suresine bakılıp karar alınabilir mi” sorumuza ise Başsavcı, “ Dinin siyasete alet edilmesidir ” yanıtını verdi. Cumhuriyetin Savcısı Kanadoğlu’na  CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “ Ben, elektrik faturamı ödemeyece ğim” çıkışını da sorduk, yanıtı, “ Sivil itaatsizlikle sonuç alınabileceğini sanmıyorum, vatandaşların benzer tutum sergileme ihtimali ben korkutu...