Ana içeriğe atla

Pul olan milyonlarımız!






Yaşamımız küçüklüklüğümüzden bu yana Ayşegül’le birlikte geçti, hani “kardeşten ileri” derler ya bazı dostluklara, bizimkisi ondan da öte… Bir ara, (ortaokulda mıydım?) pul koleksiyonu yapıyordum. (Ne yazık ki, artık kimsenin yaşamında değil pul, mektup, zarf hatta el yazısı filan kalmadı.) 


İşte o yıllarda bir gün Ayşegül çıkageldi:


-Nursun bak, sana ne getirdim

-Aaaa, muhteşem pullar, nereden buldun?

-Babam verdi, al, hemen pul defterine yerleştir



Resimde gördüğünüz gibi, pullar hem farklı hem o kadar güzeldi ki, pul defterimi ikide birde açar, onları hayranlıkla izlerdim, üstelik ikisi de damgasızdı yani kullanılmamıştı ve arkalarındaki zamk bile hala duruyordu. 



Ayşegül’le sık sık konuşurduk:


-Düşünebiliyor musun? Belki de bu pullar çok değerlidir, zamanla değerleri daha da artar, yıllar sonra satar, milyoner oluruz.


Evet, o yıllar çabucak geçiverdi, pul defterimi çoktan unutmuştum, geçen gün Gaudi’nin Sagrada Familia’sı (*) gibi, bir türlü tamamlayamadığım kütüphane düzenlemesi sırasında eski defter elime geçiverdi, o güzelim pullar yıllar sonra yeniden karşımdaydı:


-Ayy  muhteşem. İyi hoş da bunca yıl neden merak etmedim bu pulların öyküsünü, tarihçesini? 


Diye kendime kızdım, başladım araştırmaya…


Pullar meğer ömrü sadece 23 yıl süren “Tannu Tuva”ya,  Sibirya’daki “Tuva Özerk Cumhuriyet”ine aitmiş, (**) sonra bu küçük Cumhuriyet, yeniden SSCB şemsiyesine alınmış, yani şu anda Ukrayna’nın yaşadığına benzer bir kader biçmiş Ruslar Tuva’ya…


Sonra bir filateli derneğine yazıp, pulların değerini sormak istedim, bir pul eksperinden  ne yanıt alsam beğenirsiniz:


-Sadece 2 pul mu var elinizde? O elinizdeki Tuva pulları “tam seri” olsaydı bile, parasıyla ancak bir kahve içebilirdiniz…


Ya, işte ne yazık ki sevgili arkadaşımla kurduğumuz “milyonerlik hayali” bir anda son buldu, pula dönüşüverdi!


Olsun, ben pulların geçmişini araştırırken öyle güzel saatler geçirdim öylesine keyif aldım ki, milyonerlerin çoğu yanına bile yaklaşamaz. Bir kere Tuva pullarında öyle desenler kullanılmış ki, “o fantastik çizimler kime aitti acaba?” diye düşünmeden edemedim. Örneğin, pullardan birinde bir deve var, demiryolunun tam yanında “dört nala” koşuyor, adeta lokomotifle yarış ediyor. Oysa Tuva’da o yıllarda ne tren yolu varmış ne de Sibirya soğuğunda o deve, oralarda  yaşayabilirmiş… 



Ne gam, sanatçının hayaline engel konabilir mi? Aynı sanatçı bir başka pulda ise Sibirya’nın uçsuz bucaksız uzanan karlı ovalarının üzerinde, alçak uçuşta, şahlanan atın tepesinde süzülen, dev bir zeplini resmetmiş. Oysa Tuva’ya o yıllarda asla zeplin filan uğramamış. Korkarım uğrasaydı, zeplinin içindeki hidrojen gazı donar, o dev balonu düşürürdü belki de… 




Bir de Tuvalıların gırtlağından çıkan madeni sese kulak verdim, kim bilir neler anlatıyordu o geçen yüzyıla ait kadim türküler… (***) 


Bu yazıyı kaleme almadan önce Ayşegül’le “pulların öyküsünü” paylaşmak istedim, telefonlaştık,  son dakika bilgisi de Paris’e terk-i diyar eden ama yıllardır gazetecilik ruhunu asla bırakmayan sevgili arkadaşımdan geldi:


-Demek o pullar Tannu Tuva pullarıymış… Aaaaa, şimdi çağrışım yaptı, dikkat ettin mi bilmiyorum ama, Putin görevden aldığı Savunma Bakanının yerine yeni atama yaptı ya, işte yeni Savunma Bakanı Sergey Shoygu da etnik köken olarak Tuva’lı imiş…


Çok şaşırdım tabii, ve düşünmeden edemedim:


-Ne yani, bir zamanlar özgürlük-özerklik hevesindeki bir ülkenin vatandaşı şimdi, özgürlük-özerklik hevesindeki bir başka Cumhuriyetin tepesine bomba mı yağdıracak? Böyle olacaksa yazık değil mi Ukrayna’ya? (****) 


(*) https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sagrada_Fam%C3%ADlia


(**) https://en.m.wikipedia.org/wiki/Tuvan_People%27s_Republic


(***) https://youtu.be/v35tddnhufs


(****) https://en.m.wikipedia.org/wiki/Sergey_Shoygu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...