Bugün bayram ziyaretlerindeydik, bir büyüğümüzün evinde güllü lokum eşliğinde kahvelerimizi yudumlayıp, tatlı tatlı sohbet ediyor, bir yandan da evin haşarı kara kedisiyle oynuyorduk, bir ara evin delikanlısı Selçuk sordu:
-Nursun Abla, siz Kartalkaya’daki o yanan otele gidiyormuşsunuz ya, Ünsal Ünlü yangın sonrası senden bahsetmişti, haberin var mı?
-Yoo, farkına varmadım, ne demiş?
-Yavuz Donat bir yazı yazmış da, onun üzerine bahsetmişti…
Şanslı günümüzmüş, Ankara’da trafik rahat akıyordu, o sayede yakınlarımızı art arda ziyaret edip, sevdiklerimizle kucaklaştık, hasret giderdik, evimize döndük.
Önce Yavuz Donat’ın yazısını buldum:
“Gazeteci kardeşim sevgili Nursun Erel... Yıllarca Kartalkaya'ya gitti... Her kış... Okullar tatile girince.
O otelde kaldılar... Grand Kartal'da.
Dün... Nursun'la konuştum... Uzun uzun.
"Çocuklar artık büyüdüler... Birkaç yıldır gitmiyoruz" dedi.
Ve... Oteli anlattı:
- İhmaller zinciri... Hangisini anlatayım? Otel eskimişti... Tavanlar ahşaptı... Yatak yorgan sentetikti... Odalarda sigara içiliyordu... Yemekler, akşam eğlenceleri güzeldi... Fakat... Uzun koridorlar... Ahşap kaplı duvarlar... Yangın merdiveni gördüğümü hatırlamıyorum.” (*)
Yavuz Donat’la bunları konuşmuştuk ama doğrusu yazısını görmemiştim, Ünsal Ünlü’nün programında benim söylediklerimi konu ettiğini de farketmemiştim.
-Yangının yayılmasında mutfak çalışanlarının yangını geç fark etmeleri,
-LPG vanasının müdahale edilemez halde olması,
-Görevlilerin tahliye için misafirleri uyarmakta gecikmesi,
-Yangın uyarı sistemlerinin çalışmaması
-İnsanların otelin otopark ve lobisindeki kapıları açması,
-Binanın yapısı ve iç mekanlarında aşırı ahşap dekorasyon malzemesi kullanılması
-Arka cephedeki yalıtım malzemesinin yanıcı olması…
(***)
Bilirkişi raporu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2008'den bu yana otelde yaptığı (sözde!!!) 13 denetim için de şöyle demiş;
"…Özellikle can ve mal güvenliği, personelin niteliği ve eğitim düzeyi başta olmak üzere gerekli tüm denetimler özensiz ve yetersiz, mevcut eksiklikler tespit edilmemiş…”
Ünsal Ünlü ne demiş bizler için peki? (**)
-Niye gidiyordunuz otele? “Yangın çıkarsa ne b.k yiycez” diye sormaz mı insan?
-Haklısın sayın meslektaşım, mesela mutfak çalışanlarının olağanüstü durumlarda nasıl tepki vereceğini, reflekslerinin hangi düzeyde olduğunu bilmeliydim. (Nasıl mı? Ne biliim belki çalışanları birer birer bir sandalyeye oturtup, çekiçle dizlerine filan vurup, refleksleri güçü müymüş? Bal gibi anlayabilirdim!)
-LPG vanasının çalışıp çalışmadığına mutlaka bakmalıydım. (O vanalar teknik olarak en iyi bildiğim malzemelerdir çünkü!)
-Otele kıştan önce, bahar aylarında filan gidip yangın uyarı sistemlerinin çalışıp çalışmadığını görmeliydim.(Her otelde önceden bir deneme kalışı yapmalı müşteri!)
-Ahşap malzemeleri farketmiştim. (Onları derhal söktürmeliydim mesela.)
-Hele şu denetimleri doğru dürüst yapmayıp, otuzaltısı çocuk, yetmişsekiz masum insanın yanarak ölümüne sebep olan kurum yok mu? (Başındakinin kapısına dayanıp, “istifa et, yoksa seni reise şikayet edip, kulağından tutturup koltuktan attıracağım” demeliydim.)
Eee, ben bunların hiçbirini yapmadım, gerçi, Kartalkaya’dan son yıllarda vazgeçtik, Sarıkamış’a gider olduk…Ama baksanıza yine de sorumluymuşum, üstüne üstlük ölmedik de…
Argo kullanmayı hiç sevmem o yüzden affınıza sığınarak soruyorum:
-Peki şimdi ne b.k yiyeceğiz?
(*)https://m.sabah.com.tr/yazarlar/donat/2025/01/23/yureklerde-tarifsiz-yangin/amp
(**) https://www.youtube.com/live/Wyuj6ifey2w?si=l4AtCa5CkQ5iaHzZ
Yani ölseydiniz badem gözlü olacaktınız vah vah diyeceklerdi
YanıtlaSilYıllardır yayınlarında B.Brecht'in "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" sözünü hatırlatarak gündemi değerlendiren Ünsal Ünlü, Nursun Erel'e haksızlık yapmış. "İyi de o zaman neden defalarca gittiniz?" "Neden sorgulamadınız?" diye insanlar sorumlu tutulamaz ki. Kamunun görevi denetimi yapmak değil mi? Metroya binerken güvenilir mi diye sormamız mı gerekiyor?
YanıtlaSilÜnsal Ünlü efendi gazeteciler cemiyetinin bilgi-görgü fonuyla defalarca Amsterdam’a giderken ya şu kanallardan birine düşersem ne bok yerim diye düşünmedi zannedersem. Biz Gençlerin projelerini eleyip fonları kendi dostlarına dağıtan Yusuf Kanlıya selam olsun
YanıtlaSil