Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hele bir altmışıma geleyim!

-Yaşam şansını insan kendisi mi yaratır? -Yoksa rastlantılar mı yardım eder? Sanırım ikisi de geçerli. Dün  uzak semtlerde işlerim vardı, biz de zaten Ankara’nın epey dışındayız, bizim buralara toplu taşım araçları uğramıyor bile! Hani,  “ çıkayım, durağa kadar  güzel bir yürüyüş yapayım,  sonra otobüse biner, oturduğum yerden kah çevreyi izleyerek, kah düşüncelere dalarak, gideceğim yere rahatça varırım ” diyemiyorsunuz.  İşte, yoğun trafik ve otopark sorunuyla cebelleşerek işlerimi tamamlamaya çalışırken, tek hayalim şuydu: -Ah! Saatler çabucak geçse, kitap buluşmamıza bir an önce katılabilsem, dostlarla hasret gidersek…   Yıllar önce Demet Işık tarafından kurulan kulübümüzde öyle değerli isimlerle buluştuk, öylesine derin kitap sohbetleri yaptık ki… Onca yıldır, Türkiye’den, dünyadan pek çok yazarın kalemiyle, ülke ülke gezdik, sayfalar arasında dolaşırken farklı sosyal yaşamlara, anlatımlara, fikirlere, yorumlara  tanıklık ettik....

Ercan Deva’nın kaleminden KOKUŞMA

Bir süredir elimde değerli meslektaşım Ercan Deva ’nın kitapları var, Kurban Bayramı öncesi “Kokuşma ” (*) başlıklı olanına başlamıştım, bayram günleri boyunca,  hatta gecelerde de elimden bırakamadım. Bu nedenle bayramım biraz “ kasvetli” geçti, çünkü  sayfaları çevirirken çoğu kez hayıflandım: -Yahu bu gazete sahipleriyle, büro yöneticileri hangi hakla gazetecilere böylesine eziyet edebilmişler? Ne yani, gazeteci “ kurbanlık koyun ” mudur ki bu tutumlara layık görülsün? Çünkü kitap, A’dan Z’ye basın sektöründeki durumu yaşanmış olaylarla, kişilerin inanılmaz zaaflarıyla son derece gerçekçi bir dille anlatıyor.  -“ Kokuşma ” sözcüğü ile “ basın sektörü” tamlaması  nasıl yan yana gelebiliyor? Diye kimsenin soru soracağını tahmin etmiyorum çünkü sektördeki durum ayan beyan ortada. Basın-yayın kuruluşları neredeyse tümüyle ele geçirilmiş halde. “ Doğru haber” okuyabilmeniz için, bütün mecraları  adeta “ araştırmacı gazeteci, pardon okur! ” Gibi hallaç...

Bir tuhaf rastlantı

Bu sabah tuhaf bir şey geldi başıma…   Kapı çalındı, ısmarladığım kitap kargodan elime ulaştı. Meslekte kendimce önemli bulduğum kimi röportajlarımla yol öykülerini bir araya getirdiğim bir kitabım vardı, “Hamamböceği Sendromu…” Çoktan tükendi…  Bir dostuma göndermek için arıyordum,  ikinci el kitap satan bir siteden bulup ısmarlamıştım. Kitap o…  Kitabımı göndereceğim dostum genç bir meslektaşım, ona imzalamak için kitabımın kapağını açtım ve dondum kaldım… Elimdeki kitabı, uzun süre önce kaybettiğim bir sınıf arkadaşıma “yıllar önce ” imzalamışım…  Donup kalma halimden yavaş yavaş kurtuldum, düşünceler karıncalar misali  üşüştü belleğime: -Acaba kitabı o arkadaşıma imzalamıştım da vermemiş miydim? -Olamazdı ki, ikinci el kitap satan siteye kitabımı ben, neden gönderecektim? -Yoksa arkadaşım okuyup bir kenara kaldırmıştı da, günün birinde kitaplık temizliği yaparken gereksiz bulduğu kitaplarla birlikte benimkini de elden çıkarmış mıydı? -Yoks...