Ana içeriğe atla

Kuru pantolon ile balık tutulmaz

Kuru pantolon ile balık tutulmaz” demiş ya Cervantes… Bilmem bugün yaşasa, hele beni görse ne derdi? “Eksik etekle asla tutulmaz!” Demez miydi?

Gecenin bu saatinde (onca kahveden sonra!) “nerden girdim bu levrek mavrasına” diye kıvranırken çınnn dedi telefonum… 

Ekose Etekli Levrek haberiyle hem dönem siyasetine hem  basın tarihine görünmez! olsa da aslında kalıcı bir imza atan Hasan Cemal’den gelen mesaj “çalar saat” etkisi yarattı… 

Harfine dokunmadan paylaşıyorum;

“Sevgili Nursun. 

Senin de kafan karıştı galiba.

Altan Öymen bana Ankara’dan haber verdi daveti

Sabah erken rahmetli Ergin Konuksever’le Yalova’ya gittik. Gazeteciye yasak dediler kapıda. Bizden başka gazeteci de yoktu zaten. Aklıma geldi, babaannem Yalova’daki kaplıcalara gidermiş… Çağlayangil de Bursa Valisi. Cemal Paşa’nın haremi yani eşinin geldiğini duyunca iki defa babaannemi ziyaret etmiş kaplıcalarda. 

Kapıda bunu hatırladım. İçeriye, Çağlayangil’e haber saldım, kapıda Cemal Paşa’nın ve haremi Seniha Hanım’ın torunu gazeteci Hasan Cemal kapıda diye…

Çağlayangil kapıya çıktı, beni ve Konuksever’i içeri aldı, “gazetecilik yok ama…” diyerek. 

İçerisi rengarenkti. Amerikan ve Sovyet Büyükelçileri dahil yabancı sefirler, Türk büyükelçiler… rahmetli Büyükelçi Oğuz Gökmen, şortuyla, kumsalda yakılmış bir ateş üzerinde kocaman bir kaburga pişiriyor. Elindeki tenekeden bir paçavrayla ete sos sürüyor. 

“Beyefendi bu nedir böyle?”

Hafif alaylı bir sesle:

“Oğlum öğren, buna Assado derler, Arjantin usülü kaburga…”

Biraz sonra elime bir menü geçti ama anlamadım, daha çok Fransızca ya da diplomatik dille falan yazılmıştı. 

Oğuz Gökmen’in yardımını rica ettim. 

“Efendim bu EKOSE ETEKLİKLİ LEVREK de nedir?”

Kocaman kahkahasıyla biraz dalgasını geçerek,

“Burada birçok ülkenin sefirleri var. Hepsine menüde bazı hoşluklar yapıldı. İngiliz sefiri de İskoç… Onun için de Ekose eteklikli levrek dedik. “

Rahmetli Oğuz Gökmen lafını bitirirken yanımızda Çağlayangil bitti, “ Dikkat et, bunlar başımıza iş açar” diye…

Ertesi gün gazeteye, Günaydın’a  gittim, haberimi yazdı m, Genel Yayın Müdürü Rahmi Turan’a teslim ettim. 

Ekose eteklikli levrek haberimin leadinde, girişinde yoktu, anlaşılan farkında değildim. Ertesi sabah gazetenin tepesinde ekose eteklikli levreği görünce, Günaydın tarzı gazeteciliğin ne olduğunu gördüm. Sevgili Rahmi Turan benim habere bir güzel takla attırmış, manşeti patlamıştı. 1973 genel seçimlerinden birkaç ay önceydi bu. Birkaç yıl sonra Çağlayangil beni Güniz Sokak’ta, Demirel’in yanında yakalamış senin o haberin yüzünden az daha seçimi kaybediyordum demişti. Benim o haberde imzam yoktu, çünkü 12 Mart darbesi sonrasında 44 aylık kesinleşmiş hapis cezam vardı, aranıyordum.”

Bu sözlerin üstüne söz söylenir mi?

Başlar öne eğilir ve susulur!










Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...