Ana içeriğe atla

Mustafa Kemal’in SÖYLEV’i

 



Değerli dostlar, hepinize günaydın… 


Bu sabah sizlerle, minnet duygularımı paylaşmak, Türkiye’nin önemli devrimlerinden birini yaratmada emeği geçenleri saygıyla anmak istiyorum. Dil Devriminden sözediyorum. 


Tutkunu olduğum Halide Edib ile ilgili olarak son günlerde bir çalışma yürütüyordum, o yüzden sık sık Mustafa Kemal’in ‘SÖYLEV’ine başvurmam gerekiyordu. Bu amaçla ağabeyim Mehmet Alev’den yardım istedim, kendisi Atatatürk Lisesinin,
“ilk üçe girerek mezunu olan” başarılı öğrencilerdendi, söylev bu nedenle ona armağan edilmişti, ondan rica ederek değerli kitapları ödünç aldım. 

İki ciltlik Söylev’i sevinçle alıp eve getirdim. Masamda incelediğim sırada, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarına dair çok önemli kayıtları, büyük ATA’nın anlatımıyla içeren eserin, epeyce hassas ve yıpranmış durumdaki sayfalarını açmaya kıyamıyordum. 


Derken, büyük bir sürprizle karşılaştım… Çünkü baştaki düşüncem şuydu:


-Atatürk’ün TBMM tutanaklarına geçmiş kimi konuşmalarını okuduğum sıralardaki gibi ya Söylev’i okurken de dediklerini anlayamaz, Osmanlıca tercümeye başvurmak zorunda kalırsam?


Oysa ilk sayfalardan itibaren Söylev’in bu baskılarında pırıl pırıl bir Türkçe çıktı karşıma…


Çünkü bizdeki Söylev, Türk Dil Kurumu yayını olarak 1965 yılında basılmış, elimdeki ciltler ikinci baskısı, ancak bu Söylev’in çok önemli bir özelliği var, ön sayfasındaki ibare bunu açıklıyor:


“-Bugünkü dile çevrilmesinde çalışanlar:


Dr. Mehmet TUĞRUL

Salah BİRSEL

Cahit ÖZTELLİ


NOT: Kitabın ikinci cildinde Hamdi OLCAY çalışmalara katıldığı gibi, M. Sunullah  ARISOY da birinci cilt çalışmalarında çok kısa bir süre bulunmuştur…”


Bu değerli insanları sonsuz  minnet ve rahmet dilekleriyle anıyorum. Onlar olmasa benim bu hazine saydığım tutanakları eski deyimle “bi-hakkın” (hakkını vererek)  okuyup anlayabilmem mümkün olamayacaktı. 


 Söylev’i okurken tek sıkıntım yalnızca bir sözcük üzerinde oldu, sayfalar ilerledikçe sık sık karşıma çıkan “andırı” sözcüğüne çaresizlik içinde takılıp kaldım, TDK sözcüklerinde mantıklı bir karşılık bulamadım, değerli kitap dostum Fevzi Bey’e (Yalım)  telefon ettim, onun yanıtı şöyle oldu:


“Nursun hanım, 

telefonu kapattıktan sonra biraz düşündüm. Bu sözcüğün ‘anmak’ kökünden geldiğine kanaat getirince, aklıma İngilizce ‘memorandum’ sözcüğü takıldı. Nitekim bu sözcüğün karşılığının da ‘muhtıra’ olması gerekiyordu. Redhouse sözlüğü beni doğruladı. Bu arada ekte kapak ve sayfa fotoğraflarını koyduğum 1938 basımı NUTUK’u da bulunca, düşündüğümün doğru çıktığına sevindim. Elaltı sözlüklerimden TDK 1992 basımı ( Milliyet Gzt. Armağanı) Türkçe  Sözlük’te de dediğiniz gibi böyle bir sözcük yok.”


Üstelik çok değerli Fevzi üstat bununla da

kalmamış, Söylev’in 1927 yılı baskısından alıntıları da benimle paylaşmıştı. Kendisine titiz çabası ve çok değerli katkısı için sayısız teşekkür ediyorum ve yaşama kayıt düşmek adına yazışmamızdan alıntıları buraya aktarıyorum. 

Şimdi sorayım sizlere…


Büyük Atatürk, ya  Türk Dil Kurumunu kurmamış olsaydı? (*) Benmerkezci hareket edip kendisinin konuşmalarının yeni dile çevrilmesine izin vermeseydi ne yapacaktık?


Körler ve sağırlar gibi birbirimizi mi ağırlayacaktık?


(*) https://tdk.gov.tr/tdk/kurumsal/tarihce-2/

(**) https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/S%C3%96YLEV-ORJ%C4%B0NAL.pdf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...