Ana içeriğe atla

Kitaplar arasında… Kartal İmam Hatipliler-Serdar Akinan-Hayri Demir





Gazeteci Kitaplarını okumayı sürdürüyorum… 


-“Okudukça hayretten hayrete sürükleniyorum.” 


Dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz, “-balık baştan! kokar- sözü meğer ne kadar doğruymuş” diye gülümseyerek sayfaları çevirirken atalarımıza rahmet diliyorum. 


Şimdi sıra, Serdar Akinan- Hayri Demir ikilisi tarafından kaleme alınan “Kartal İmam Hatipliler-Harika İşler Şatosu” başlıklı kitapta… Dil Derneğinin her yıl sevgili hocamız Emin Özdemir anısına verdiği ödül jürisindeki görevim nedeniyle bu kitap okuma maratonunu sürdürdüğümü sizlere anlatmıştım. Geçenlerde bir meslektaşım aradı:


-Yahu Nursun, sen niye bu kitapları okuyup, detaylı paylaşımlar yapıyorsun? Yazık değil mi yazarlarına? Sen kendini Blinkist (*) mi sanıyorsun?


Demesin mi?


Ben şaşkınlıkla dinlerken sözlerini sürdürdü:


-Kimilerinin senin bu detaylı notlarını okuyup geçeceği, belki de kitapları almaktan vazgeçip, -a, ben okumuştum- diyebilecekleri aklına gelmiyor mu?


Doğrusu ben konuya hiç böyle bakmamıştım, meslektaşlarımın Türkiye tablosunu, yolsuzluk ve usulsüzlükleri  detaylarıyla kaleme aldıkları kitapları içime sindire sindire okuyup, önemli bulduğum satırların altını çizerek okuma maratonunu keyifle sürdürüyordum, tabi sizlerle paylaşacağım sayfalara notlar koymayı da unutmadan…


Arkadaşımın bu sözleri üzerine kitapları, kalemimi, klavyemi  bir kenara koyup, “acaba bana neden Blinkist dedi?” Sorusunun yanıtını aramaya giriştim, meğer şuymuş:


“Blinkist programını bilgisayarınıza yükleyip, dünyada yayınlanmış bilmem kaç bin kitaptan istediğinizi seçiyormuşsunuz ve bu mucizevi  program, kitabın özetini, hatta sesli versiyonunu 15 dakikada bitireceğiniz şekilde  önünüze seriyormuş. Böylece siz kitap kurdu entellektüel arkadaşlarınızın yanında küçük düşmekten kurtulup, “ay ben onu okumuştum” diyerek “hava atma” şansına sahip olabiliyormuşsunuz…”


Haydi bakalım, hodri meydan, Tolstoy’un Anna Kareninası’nı Blinkist’ten bir okuyalım, pardon bir dinleyelim de görelim, 836 sayfalık romanın sayfalarını çevirirken aldığımız lezzeti, o kuru özetten alabilmek mümkün olacak mı? (Söz, ben Blinkist deneyimimi de sizinle paylaşacağım günün birinde!)


Eh, bu muhabbetten sonra şimdi sıra, Kartal İmam Hatipliler’in sayfalarını çevirmeye geldi…

 

Ekleriyle birlikte 214 sayfadan oluşan kitapta (**) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki oğlundan biri olan Bilal Erdoğan, Kartal İmam Hatip’ten sınıf ve okul arkadaşlarına Türk bürokrasisinde meğer hangi kapıları, hangi kadroları şak! Diye açmış? O isimler, devlet bürokrasisindeki en kritik kadrolara “ani sıçrayışlarla” nasıl tırmanıvermişler? 


İşte tüm bunlar, Harika İşler Şatosunda bir bir, bütün detaylarıyla dile getirilmiş. Ancak Bilal Erdoğan devlette görev almayı nedense kendisi için cazip bulmamış, devlet kadrolarındaki arkadaşlarını kollamakla yetinirken,  babasının 1996 yılında kurduğu TÜRGEV’le ilgilenmeyi ve vakfın “ayni ve nakdi varlığı”nı artırmakla uğraşmış… 


Kitabın 122. Sayfasında kamudan TÜRGEV’e tahsislerin “sadece bir kısmı” şöyle sıralanıyor:


“Gaziantep Şahinbey-Şehitkamil ilçe belediye başkanlarının 24 bin 500 metrekare arazi tahsisi, Fatih’te Hayırlıoğlu Vakfına ait 27 dönüm arazi, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinin kullandığı Milli Emlak Arazisi,Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesinde kamuya ait arazi,Üsküdar İlçesi Ünalan mevkisinde bulunan TCDD’e ait arazi, İstanbul Ataşehir’de TMSF’ye ait arazi, Otel yapmak için İstanbul Fatih Şehzadebaşı arazisi, Esenyurt Örnek Mahallesi, Ahmet Arif Caddesinde 6 bin 200 metrekarelik taşınmaz, Zeytinburnu’nda yarısı hazineye ait arazi, Bursa’da Milli Emlak’a ait arazi,Kütahya’da Enerji Bakanlığına ait 50 dönüm arazi ve 209 dairenin alınması için talep, Adıyaman Gölbaşında Milli  Emlak ile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tahsisli arazi, Samsun Atakum’da 2 öğrenci yurdu, Kartal Belediyesinin Uğur Mumcu Mahallesindeki Park arazisi, İBB’ye ait 165 milyon TL değerindeki 5 arazi,  Zeytinburnu’nda geçici olarak kullanılan kaymakamlık binası, Tuzla’daki Formula 1 pisti yanındaki 167 dönümlük arazi, Sakarya Üniversitesi Esentepe Kampüs alanındaki 14 bin 666 metrekarelik arazi, Konya İl Özel İdaresine ait bir bina…”


Kitapta  bu arazi tahsislerinin yıllar içinde giderek arttığı vurgulandıktan sonra vakfa yapılan bol sıfırlı! parasal bağışlar da dile getiriliyor. Bunlardan biri sanıyorum hepimizin hala hafızasında… CHP Sözcüsü Haluk Koç’un açıkladığı:


-“Bilal Erdoğan’ın 26 Nisan 2012 günü Vakıflar Bankasındaki hesabına Suudi Arabistan kaynaklı Royal Protocol isimli yapıdan 99 milyon 999 bin 990 doların beş dakika içinde havale edilmesi”


Olayı…


-Başka  kimler TÜRGEV’e bağış yapmıştı?


Diye sormadınız, çünkü bal gibi tahmin ediyorsunuz, ben yine de TÜRGEV’e milyon milyon liralarla bağış yapanların bazılarını kitaptan aktarayım:


“Rıza Sarraf (Zafer Çağlayan aracılığıyla), Ciner Grubu adına Fatih Saraç, Kalyon İnşaat, Cengiz İnşaat, Ali Ağaoğlu, Taşyapı,MAPA İnşaat, Sinpaş GYO, Mehmet Ali Aydınlar, İspa İnşaat, Turgut İnşaat, OBP İletişim ve Medya, İlbak Yapı ve Medya,BBM Büyük Baskı Merkezi Matbaası, PC İletişim ve Medya, 3. Mecra Reklam ve Turizm Aş, Haluk Ahmet Aksüs, Özel Arnavutköy Hastanesi…”


-Ayol, bu şirketler ve başındakiler meğer ne kadar iyiliksever insanlarmış da TÜRGEV’e bu arazileri bağışlayıp, o paraları göndermişler. Peki bu bağışlar nasıl bu kadar kolay yapılabiliyor?


Diye soracak olursanız anımsatalım, TÜRGEV 2018 yılından bu yana İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün, “İzin Almadan Yardım Toplama Hakkına Sahip Kuruluşlar” listesinde yer alıyor, yani o listedeki 37 kuruluştan biri olarak (ENSAR vakfı da içlerinde)  herhangi bir izne tabi olmadan yardım toplayabiliyor…


Biliyorum, bu satırları okuyanların çoğu, “yahu biz asgari ücretle,emekli maaşımızla kiramızı bile zor denkleştirirken bu devletin malı deniz mi?” Diye söyleniyor… Onlara kendimce ve bu kitaptan aldığım ışıkla bir tavsiyede bulunayım:


-Bi Vakıf kurun, başına da Kartal İmam Hatiplilerden birini getirin gitsin…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...