Ana içeriğe atla

Kitaplar arasında… İSLAMO FAŞİZM-Merdan Yanardağ





Gazeteci kitaplarını okumakta olduğumu söylemiştim, sıra geldi sizlerle notlarımı paylaşmaya. Aslında bu okuma maratonuna Dil Derneği’nin her yıl Emin Özdemir anısına verdiği ödül jürisindeki görevim (*) yol açtı. Bu yıl, değerli meslektaşlarımız Merdan Yanardağ, Timur Soykan, Barış Pehlivan-Barış Terkoğlu, Serdar Akinan-Hayri Demir, Murat Ağırel tarafından kaleme alınan beş kitap sözkonusuydu, ben elime ilk Merdan Yanardağ’ın kitabını alıp okudum. 


Aslında “okudum ve aydınlandım” desem yeridir.


-Neden?


Diye soruyorsanız anlatayım, o bomboş! iddianamelerle Yanardağ’ın onca zaman içeride tutulmasına bir türlü akıl erdiremiyordum, sonunda anladım ki, Yanardağ’ı hapse götüren süreç tümüyle bu kitaptan kaynaklanıyor. Başımızdakiler, çeşitli kılıflar uydurup, çeşitli kılıklara bürünerek savundukları son 20 yıllık “karanlık” iktidar sürecinin, o kılıflar ve kılıklardan arındırılıp, çırılçıplak gözler önüne serilmesinden çok rahatsız oluyor, bu gerçeğin halk kitlelerine bu kadar açık anlatılmasını varlıklarına bir tehdit olarak görüyor ve çareyi Merdan Yanardağ’ı susturmakta arıyor.


O kadar ki, sözde hepimiz yıllardır bu ülkede ve olayların ta içinde yaşıyoruz ama kendi düşüncelerimizde bu kadar net bir analiz ortaya koyabildik mi? İtiraf edeyim ki, kendi adıma konuşacak olursam doğrusu ben bunu başaramamıştım. Merdan Yanardağ, Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durumu, yani AKP hegemonyası altında geçen son çeyrek yüzyılı olaylar bazında inceleyerek ortaya koyuyor.


“Şu sırada Gazze’de yaşanan katliama, insanlık ayıbına Arap dünyası, müslüman ülkeler neden yeterince tepki gösteremiyor?” Sorusuna bile, Gazze’deki katliamdan çok önce kaleme alınmış olmasına karşın bu kitapta bir yaklaşım bulmak mümkün:


“…Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada İslamcılar, Filistin halkıyla değil, Filistinli dincilerle dayanışma halindedir. İslamcılar, laik ve sola açık diye gördükleri Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) 60’lı ve 70’li yıllarda sürdürdüğü büyük mücadeleyi değil desteklemek, tam tersine hep ona karşı oldular… İslamcılar Filistin’le gerçek anlamda bir dayanışma içinde olmadılar…”


İsterseniz kitaptan kimi alıntılarla sizi Merdan Yanardağ’ın saptamalarıyla baş başa bırakayım, gerisi sizin kitabı okumanıza ve kendi yorumlarınıza  kalsın… 


“…Cumhuriyet İttifakı, modern tarihimizin en gerici ve faşist nitelikli oluşumudur.Tipik bir İslamo-faşist bloktur. En tehlikeli yanı iktidarı, kamu gücünü elinde tutmasıdır. Mevcut iktidar bloku, Cumhuriyet’ten geriye ne kaldıysa bütünüyle tasfiye ederek, düşük yoğunluklu da olsa şeriatçı-faşist bir rejim kurabilmek için 14 Mayıs seçimlerini son fırsat olarak görüyor…

…İslamcı iktidar, giderek siyasal ve felsefi bir iflasa dönüşen beceriksizliğini ve başarısızlıklarının faturasını -dış güçler- denilen neredeyse soyut ve mistik bir düşmanın üzerine yıkarak toplumsal tepkiyi savuşturmaya çalışıyor…

…Bir ABD projesi olarak kurulup iktidara taşınan AKP, her zaman olduğu gibi kendi niteliğini ve kusurunu karşısındakilere, rakiplerine yüklemeye çalışıyor…

…İslamcı hareket, hiçbir zaman insanlık için ortak, gelişkin ve demokratik bir gelecek projesi sunamadı… 21. Yüzyıl dünyasında utanç verici bir bozguna uğrayarak iflas etti… Bu zinciri kıran Türkiye gibi ülkeler ise hem emperyalizmin hem de küresel gericiliğin hedefi haline geldi…

…Türkiye dışında Ortaçağı aşan tek bir müslüman ülkenin bile olmaması nasıl açıklanabilir? İslam dünyasının neredeyse tek istisnası olan Cumhuriyet Türkiyesi ise uğradığı büyük ihanetin bedelini ödedi, ödüyor. Cumhuriyet devrimi kendi kurucu unsurlarının bir bölümünü ihanetine uğradı ve bütünüyle tarihten silinmenin eşiğine kadar geldi…

…Soğuk Savaş sonrasında emperyalist güç merkezlerinin müslüman dünyayı yenide yapılandırma, Batı ile uyumlu bir İslam anlayışını teşvik ederek, radikal İslamcılığın önünü kesme doktrininin gereği olarak Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) geliştirildi. Asıl amaç,Türk devrimini  bir model gibi izleyen, İslam dünyasının ulusal duyarlılıkları yüksek, laik ya da yarı laik rejimlerini yıkmaktı. Neo-Con (Yeni Muhafazakar) hareket tarafından geliştirilen Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin temelini bu yaklaşım oluşturuyordu. Hedef, ABD ve Batılı ortaklarının küresel hegemonya siyasetine direnebilecek ulusal devletleri etkisizleştirmekti. Böylece sadece Türkiyenin değil, Doğu’nun bütün birinci cumhuriyetlerini yıkma girişimi başlatılacaktı. Büyük Ortadoğu Projesinin ana hedefi buydu…

…AKP deyim uygunsa, milletin değerleri ile kavga halindedir eleştirdiği konuma düşmüş, milli olmayan tek büyük siyasal güç haline gelmiştir…

…Giderek derinleşen bir meşruiyet krizi yaşayan iktidar, kumpas, hile, siyasal sahtekarlık ve örtülü darbe ile başladığı rejimi değiştirme ısrarını sürdürüyor. İslamcı hareket, zaten 70 yıldır içi boşaltılmış olan Cumhuriyeti bütünüyle tasfiye demek ve dinci faşizan bir rejim kurmak için bütün şartları zorluyor… Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda, ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak, ya da tarihsel ilerleme kanalına dönecek. Türkiye yoluna böyle devam edemez…”


Tabii bu tablo karşısında insan Merdan Yanardağ gibi, “Nasıl oluyor da Cumhuriyetin bütün değerleriyle kavgalı, üstelik Maraş Depremiyle beceriksizlik, ayrımcılık, koordinasyonsuzluk ve büyük başarısızlığı” kanıtlanmış bir iktidar bunca yıl ayakta kalabiliyor?” Diye soruyor değil mi? Yanardağ’ın açıklaması şu:


“…AKP iktidarı sadece, servetten daha çok pay almaya çalıyan aç gözlü ve yağmacı yeni bir tacir sınıfı ile çeşitli yollarla oyunu aldığı ve her an bu tercihini değiştirebilecek seçmen çevresinin desteğine dayanıyor…”


Peki Yanardağ bütün bu saptamaların ardından geleceği, yani “sonumuzu” acaba nasıl görüyor?


“…Eğer toplumun ilerici güçleri gereğini yapmazsa, ülke daha uzun sürecek bir totaliter rejimin ardından felakete sürüklenecektir…


…Erdoğan-AKP iktidarının tarihsel ömrünü uzatacak tek şey, sağı ve soluyla muhalefetin, özellikle CHP’nin hataları ve beceriksizlikleri olacaktır…”


İşte Merdan Yanardağ’ın Türkiye’nin AKP yönetimindeki son çeyrek yüzyılını ve şu anda içinde bulunduğu durumu dile getiren kitabından kimi alıntılar böyle…


-Peki sen kitabı nasıl değerlendirdin?


Diye soruyorsanız, kitabın bence tek eksiği var diyorum, ülkeyi laik çizgisinden çıkarıp ümmete dönüştürme çabasındaki AKP-MHP ortaklığının bu yoldaki en önemli adımı olan milyonlarca Suriyeli-Afgan göçmeni sorgusuz sualsiz bu topraklara sürüklemesinden tek sözcükle bile bahsetmemiş olması…




(*) http://www.dildernegi.org.tr/TR,1098/emin-ozdemir-odulu-katilim-kosullari-2023.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...