Ana içeriğe atla

Ah! Şu yazılamayanlar!





Gazeteciler yaşadıkları dönemin birer tanığı değil midir?


Kimi zaman da bu tanıklıklar gazete sayfalarına aktarılamaz, “not defterleri”nde kalır. Bu durumun yaşanan ülkenin demokrasi ve şeffaflık düzeyine göre değişen çok farklı nedenleri vardır, üzerinde konuşmaya sayfalar yetmez.


Şimdi bu derin konuyu bırakalım da ben sizi “keyifli başlayan bir kahvaltı”ya götüreyim mi? 


Yer, Çankaya’daki ABD Büyükelçiliği Rezidansı, tarih 9 Mart 2004


Bir grup gazeteci, Büyükelçi Eric Edelman (*) ve kimi Amerikalı diplomatların katılacağı bir kahvaltıya davet edilmişti. Zengin bir ikram hazırlanmış, Türk damak tadına uygun simitle çay bile sofrada eksik edilmemişti.


Büyükelçi kahvesinden bir yudum alıp, “sizlerle bölgedeki gelişmeleri konuşmak istiyorum, kahve ve taze portakal suyunu beğeneceğinizi ve beni sorularla fazla sıkıştırmayıp, insaflı davranacağınızı umuyorum” diye gülerek söze girdi.


Önce Ortadoğu ülkelerindeki durumu anlattı, başta Libya, Irak, SuriyeAfganistan olmak üzere pek çoğunda  kadın hakları, basın ve ifade özgürlüğü, demokratik kurumlar, adalet mekanizmasının işleyişi açısından manzaranın hiç de parlak olmadığını, yolsuzluklar ve terör hareketlerinin bu ülkelerde artık yaşamın bir parçası haline geldiğini dile getirdi. Daha sonra bu ülkelerde gerçek demokrasinin yerleştirilmesi, yolsuzluk ve terörün kökünün kurutulması, başta kadın hakları ve basın özgürlüğü olmak üzere bütün bu alanlarda sağlanacak ilerlemeleri anlattı. Büyükelçinin sözlerini, kendi kendime kafamda evirip çevirip, “amma da hayal sattı yahu” diye pek de inanmadan dinliyor, bir yandan da hızla not almayı sürdürüyordum… 


Büyükelçi kimi sözleri için “off the record”, “bana atfen yazmayın” ya da “yazabilirsiniz” diye ricada bulunup,  tam bir pembe bir tablo çizerek bunları anlatırken hepimizin aklındaki tek soru şuydu, ve sorduk:


-İyi de, bu çizdiğiniz tabloyu yaratmak için gereken önlemleri bölge hükümetlerine nasıl benimseteceksiniz?


Diplomatlardan biri kendini tutamayıp hemen şunu demesin mi?


-CIA’ya göre bir karışıklık çıkarmak ortalama 185 milyon dolara bakıyormuş. Sonrası malum… O hükümet gider, başkası gelir…


Tabii ki bu söylediğinden anında pişman olup, “aman lütfen bunu yazmayın” diye de ekledi…


Büyükelçi ise sonradan Arap Baharı diye kayda geçecek, kimilerinin ise “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) diye ifade ettiği projeyle ilgili anlatımını sürdürürken, uygulamada Türkiye desteğini  çok önemli bulduklarını da dile getirdi.


Bir kaç ay sonra bir baktık, Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Başbakanı olarak “Biz Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıyız, bu görev bize verildi” şeklinde açıklamalar (**) yaptı. 


Ortadoğu’nun siyasi ve sosyal yapısını “tepeden inmeci bir tutumla ” değiştirmeyi hedefleyen bu proje hiç bir zaman “resmen” açıklanmasa da, 23 ülkenin kapsamda olduğunu gösteren haritalar ortalığa saçıldı, ABD’nin yanı sıra İtalya, Türkiye ve Yemen’in “eş başkan olarak görevlendirildikleri” pek çok zirvede dile getirildi ve özellikle Türkiye’den ekonomik katkı istendi.


-Peki sonra ne mi oldu?

-Hiiiiç! Koca bir hiç…


Ama sanırım o diplomatın “aman yazmayın” dedikleri, acı birer gerçekti. Bölgedeki ülkelerin hiçbirinde huzur kalmadı. Çoğunda iç isyanlar çıktı, liderleri linç edildi,asıldı, hükümetlerin kimi devrildi, kimi hala ayakta kalmakta dirense de yönettiği ülke paramparça oldu…


“Kadınların haklarını ilerleteceğiz” derken, ilerleme şurada dursun, kadınları gözlerinin bile görünmediği çarşaflara tıktılar…


Yani anlayacağınız “Arap Baharı, kasvetli, soğuk bir kışa” döndü. “Peki bu proje şimdi kime yaradı?” diye sorarsanız:


-Kime olacak yahu? Her zaman kayıtsız şartsız kazançlı çıkan Amerikalı silah tüccarlarına…


Haydi bunları Amerikan halkı merak edip asla sorgulamıyor da, bizler? Karışıklığın bütün ceremesini çeken bizler yıllardır “kış uykusu”na mı yattık?


(*) https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43043790


(**) https://youtu.be/HT5nXNVIa4k?si=uNk9FOckvkwaU9Ve


Yorumlar

  1. Türkiye piyon oldu yani!

    YanıtlaSil
  2. Maalesef başta ABD ve İngiltere olmak üzere emperyal devletler çok önceden planlanan senaryolarını yerli işbirlikçileri ile bir bir hayata geçiriyorlar. Yolsuzluklarla, insan hakları ihlallerine karşı mücadele edeceğiz deyip yeni diktatörler yaratıyorlar. Hedef Türkiye de dahil ulus devletleri yok etmek.

    YanıtlaSil
  3. Ortadoğu gelişmiş ülkeler için cazibesini her zaman korumaya devam ediyor petrol,su vb doğal kaynaklarının yanısıra jeopolitik konumuyla da önemli yani bu bölgede huzur bulmak zor gibi görünüyor pek rahat bırakmayacaklar demokrasi getiriyoruz derken hükmedebilecekleri gruplar ile devletleri birer birer yok ediyorlar yeni dünya düzeni

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...