Şu “zengin olma hevesi” kimde yoktur ki? İyi de, “çoook zengin olsan o parayla ne yapardın?” Sorusunu sorsanız kim ne der acaba?
-Soğanın cücüğünü yerim...
-Dalga geçme, bırak o lafları şimdi...
-Ev alırım, araba alırım...
-Pöh! Onun için zengin olmak gerekmiyor ki. Artık bu işler çok kolaylaştı, AKP’li hanımefendi (*) böyle demedi mi? Geç o sıradan hayalleri, daha ulaşılmazlarını bul.
-Aşı sırasına giremeyen eşime dostuma, fakir fukaraya Yeşilyurt Belediyesinden (**) birer gri pasaport çıkarttırır, hepsini uçağa doldurur, Ukrayna’ya Rusya’ya filan götürürüm. Şimdi oralara aşı turizmi başlamış ya, hepimiz Sputnik aşısı oluruz...
-Hah bak bu güzel... Peki Rusya’ya gitmişken başka ne yaparsınız?
-Ne bileyim, sabah Tretyakov Müzesine gider Ayvazovski’nin, Shiskin’in tablolarını hayran hayran seyrederiz. Sonra? Bolşoy açılmış mıdır? Bileti önceden alabildiysek, muhteşem bir baleyi, giderek fakirleşen sanat belleğimize unutmamak üzere kaydederiz.
-Yemek yemeden olur mu?
-Olmaz tabii... Suare öncesinde şu milyarder oligarkların müdavim olduğu Puşkin ya da Jivago lokantalarından birinde mi yesek acaba? Puşkin’e gidersek şampanyamızı yudumlarken arkamızdaki raflarda duran yüzlerce kitap eşlik eder. Jivago’da yiyeceksek, cam kenarına oturur, Kızıl Meydan’ın ışıklarını seyrederek havyarlı blinileri atıştırırız.
-Yoksa Tolstoy Müzesine mi gitsek? Huysuz yazarın Anna Karenina’ya esin kaynağı olan yeğeninin tablosunu inceler, o kargacık burgacık yazısıyla yazdığı mektuplarına bir göz atar, karısı Sofia’ya bir kez daha mı hayıflanırız ne dersin?
- Hayıflanmak mı? Yahu o zamanlar “kadın hakları” diye bir şey, mesela İstanbul Sözleşmesi var mıydı ki o güzelim kadın, onca yeteneği, su gibi dilleri, virtüözce piyanistliği, hobileri, fotoğraf merakı ile neler yapabilecekken kendinden 20 yaş büyük adamla evlensin? Kendini hor gören o kocaya ömrünü adayıp, heryerden uzak köy, Yasnaya Polyana’ya yerleşip, onun gündüz yazdıklarını geceler boyu temize çekerek, ona 13 çocuk doğurarak (8’i yaşadı!) yıllarını tüketsin? Üstelik de 50 yıllık evliliğinin son günlerinde, “karanlık adam” dediği müridi” Chertkov yüzünden men edilip, Tolstoy’u ölüm döşeğindeyken bile göremesin?
-Amaaan senin kurduğun hayaller de bir şeye benzemiyor, parayı harcamayı hayalen bile bilmiyorsun. Moskova’ya gitmişken insan girer bir kuyumcuya güzel bir “demantoid” yüzük almaz mı? Ne bileyim, simsiyah pırıl pırıl bir vizon geçirmez mi sırtına?
- Yahu kürkün modası mı kaldı? Hem, hayvanseverler mahveder beni valla. Hayali de biraz gerçekçi tutmak lazım, bunları yapabilsem bana yeterdi. Üstelik para bana piyangodan mı çıktı? Yoksa bitcoin zengini mi oldum da bu kadar kolay harcıyorum? Boşver oturayım oturduğum yerde.
-Bu zenginlik hayalini bize ne diye kurdurdun ki o zaman? Onca paramız oldu, Paris’e gidip Tour D’argent’da bir ördek bile yiyemedik.
-Boşver, şimdi ördeği, sen Tour D’argent’daki masana kurulup Seinne nehrini izlerken, -kanı içinde kalsın, lezzetli olsun- diye o zavallıları boğarak pişirmeye hazırlıyorlarmış.
-Hiç olmazsa New-York’a bir uzansaydık... Tiffany’e girer bir şeyler alırdık. Tanzanit alamasak da gümüş bir şeyler...
-Aman sen de bir tutturmuşsun Tiffany, Tiffany. O meşhur tasarımcısı Elsa Peretti gelsin de gümüşün alasını Türkiye’de görsün, onu Midyat’a götürelim, kazaziye örmeyi öğrensin...
Bu hayal kurma edebiyatı nereden mi çıktı?
Farkında değil misiniz? Bir bitcoin kasırgası esiyor, ülkede kırılmadık dal bırakmadı, hatta kökünden söktüğü ağaçlar bile oldu... O en baba ekonomistlerin bile yanıt veremediği sorularla dolu milletin kafası:
Dünyada yaklaşık 9 bin sanal para varmış... Bitcoinler, ethereumlar, ripplelar... Falanlar filanlar da cabasıymış... Pek yakında bunların neredeyse tamamı ortadan silinecekmiş, sadece ciddi olanlar ortada kalacakmış (Ciddi olan ne ise?) Bunlar için karşılık aramak demode, yanlış bir mantıkmış. Şimdi bir de devletlerin coinleri devreye girmiş. Miş miş de miş miş...
İyi hoş da buralara para yatıran vatandaşın halini soran var mı?
İşte şu en son yaşanan Thodex olayı... Kurucusu Faruk Fatih Özer, 2 milyar dolarlık sanal parayla 400 bin kişiyi dolandırıp, kaçıp gitmiş buralardan. Şimdi efendim, yetkililer harekete geçmiş, olaya el koymuş, soruşturuyorlarmış...
Yahu memlekette ekonomide finansta bırakın ileri eğitimlileri, genel seviye malum... Devlet ne içindir? Halk için değil mi? Cebindeki üç-beş kuruşu çarçur etmeye meyilli halkımızı kim koruyacaktı?
-Haaa pardon sorumu geri aldım... Şu 128 milyar doların akıbeti bile meçhul iken, ben kime ne soruyorum...
Boşverelim acı gerçekleri, hayal kurmaya devam!
(**) https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/icisleri-bakanligindan-gri-pasaport-sorusturmasi-1829243
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder