Ana içeriğe atla

Puşkin’in Erzurum Yolculuğu


Gece uykum kaçtı, daha doğrusu, tavuklar gibi! erken yatınca böyle oldu... Sonra, uyan ve uyuyabilirsen aşkolsun!!! 

-Saat  01.00, 02.00, ne çabuk ilerliyor şu akrep...
-Oooo zaman akıyor, ben uyuyamıyorum... 

Aklımda hep:

- “Çetin Fıratlı nasıl? İnşallah ağrısı sızısı yoktur” 

düşüncesi var...

Sonra dünden kalanlar, kuaförde (Can Özcan (Pariscan) elime geçen Puşkin’in Anıları... 

-Ataol Behramoğlu niye ağzına geleni saymış yayınevine? 

-Anılar gerçekten sahte mi? Puşkin’in değil mi acaba? İlk fırsatta alacağım kitabı... Hatta bizim kitap kulübüne de öneririm... 

-Saat 04.00, o zaman Puşkin’in Erzurum Seyahatine dair kitabı bulup okuyayım... Şimdi kütüphaneye gidemem, çok üşenirim, sıcacık yataktan kalkmak zor. Hem kolay kolay bulamam ki... 

Neyse, eski kitapların tam metnini googellayınca buluyorsun! Telif melif yok nasılsa, o haklar çoktan yok olmuş.

Yıllar önce okumuştum o izlenimlerini Puşkin’in, şimdi bakışım farklı... Hele o Tiflis’e gidişi yok mu? Sonra Ermenistan’a geçişi... 
Aynı yolu, aynı güzergahtan (ama Puşkin gibi at sırtında değil, kiralık köhne bir arabayla!!! Ali Berber’le birlikte yapmıştık! Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’la röportaj için gidiyorduk... Yollar o zaman da delik deşikti... )

Puşkin’le iki yüzyıl arayla aynı yolları katetmişiz... O Çerkes teröründen söz etmiş anılarında... Bizde de aynı ortam ayni şiddette yaşanıyor şu anda... O hıristiyanlıktan medet ummuş o zamanlar, bizimkiler şimdi dincilikten medet umuyor! Puşkin’i sürgünlere yollayan, Çar o yıllarda... Eza cefa çektirmiş... E, bizim de başımızdaki malum!!! Hepimizin ruhu sürgünlerde...
Böyle nasıl yaşayacağız bilmem... En iyisi yeniden yazmak... Tembellik mi sosyal yaşam mı yazmaktan koparan?

-Çetin acaba nasıl oldu?
-Saat 04.30... Haydi artık biraz olsun uyumaya çalış!!!


Size de böyle oluyor mu? Neler okuyorsunuz o zaman?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...