Ana içeriğe atla

Portre: Melih Gökçek



Melih Gökçek (Biz İ'sini kullanmayalım da Emin Çölaşan, Metin Uca meslektaşlarımıza olduğu gibi astronomik tazminatlara kurban gitmeyelim!) tam 3 dönemdir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve şimdi 4. döneme talip.

Bunu kendisi, Belediyecilik, yapılarak ögrenilen bir iş, okulu yok, 3 dönem bu işi yaptım, hala öğrendim diyemiyorum, bu yüzden bir döneme daha talibim” diye izah ediyor. 


Aslında onu siz de çok iyi tanıyorsunuz, 

“Kuğulu Parkı kuşa çevirme”, Türkiye'nin yüz akı “Ortadoğu Teknik Üniversitesi arazisini yok etme” gibi düşmanca! girişimlerine tanık oldunuz. Başkentin havasını,  sözde yardım için fakir fukaraya usulsüz dağıttığı kömürle nasıl zehirlediğini, başkentlileri Kızılırmak'tan şip şak getirtiverdiği arsenikli suya nasıl mahkum ettiğine tanıklık ettiniz.




Peki şöyle biraz daha geriye gidip, Gökçek son 3 dönemde başkan olarak Ankara'da neler denemiş? Neleri başarmış? Nelerde yanılmış? Bir hatırlayalım mı?


1-Ankara ve yeşil alanlar


Melih Gökçek, Ankara'da yeşil alan bırakmadı gibi bir şey, tersine ne kadar yeşil alan varsa traşlayıp Ankara'yı ranta teslim etti. Basit bir örnek vermek gerekirse, Ankara'nın 20 kilometre uzağındaki küçük, sevimli banliyösü Çayyolu'nda artık yeşil'in y'si bile kalmadı.
Bir zamanlar çağıl çağıl akan derelerle bezeli, tepelerinde tilkilerin dolaştığı, leylek yuvalarıyla ünlü, bu güzelim semtteki kır evleri ve villalar artık azınlığa düştü, şimdi 20-30 katlı gökdelenler, devasa AVM'lerle (bu deyim de yeni çıktı, kakavanlar tarafından alışveriş merkezi lafı yerine kullanılıyor) komşu oldular.
Bu nasıl mı oldu? 2004 yılında belediye meclisinden anında geçiriliveren bir imar planı değişikliği ile.
2-Şehir Planı Rafa Kalktı:
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün ileri görüşlülügü ve bu konuda rüştünü ispat etmiş batılı mimarlar öncülüğünde modern ve 100 yıl sonrasına endeksli bir şehircilik anlayışıyla inşa edilen başkentte artık plandan söz etmek mümkün değil. Çünkü bol sıfırlı maliyetlere ulaşan devasa projeler bile “o anda akla gelen” fikirlerle dizayn ediliyor, “istim arkadan gelsin” mantığı ile Genelkurmaydan tutun da yabancı ülke elçiliklerine kadar her kesimle mahkemelik olmak, plan yapımına yeğ tutuluyor. İşte Eskişehir Yolunun en önemli kavşagı durumundaki Çaglayan Kavşağı... Milli Savunma Bakanlıgı ile aylarca süren mahkeme nedeniyle Ankaralılara hala çektirilen eziyet...
Ya Atatürk Bulvarındaki durum? Rus Buyukelçiliği ile bahçeye tecavüz nedeniyle süren anlaşmazlık daha yeni çözülmedi mi? “4 metrelik bir geçiş hakkı yüzünden Ruslara her ay Ankara Büyükşehir Belediyesi 
tam 80 bin ABD doları kira ödeyerek bu sorunu sözde çözmüş olmadı mı?”
3-Savurganlığın dik alası:
Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankaralılardan yıllardır çatır çatır tahsil ettiği doğal gaz paralarının tek kuruşunu bile BOTAS'a yatırmaz. Bu yüzden bu kuruma olan borcu 4 katrilyon lirayı aşmıştır. Bu herkesin bildiği ama çözmek için kimsenin kılını kıpırdatmadığı bir gerçek. Peki Ankaralılardan tahsil edilen bu paralar nereye gider? Bunu kimse bilmez... Soralım:
Metroya mı? Hayır, çünkü koskoca metropoldeki metro hattı 3 dönem önceki başkan
 Murat Karayalçın döneminde realize edildiği kadarıyla kalmış, ne uzamış ne de kısalmıştır. Şu anda sözü edilen metro hatlarının en önemli aşaması olan trenlerle ilgili bolümün henüz ihalesi bile yapılmamıştır.

Buna karşılık paraların nereye harcandığına dair 2 çarpıcı örnek:
a-Eskişehir Yolunda son 10 yılda gerçekleştirilen 3 önemli inşaat. Bu ana arter, kaldırımları, üst geçitleri, aydınlatma ve sulama sistemleri, ile tam 3 kez yıkılıp yeniden inşa edilmiştir.
b-Kentin bütün önemli bulvarlarına, Avrupadan ithal edilen yetişkin ağaçlar (sayıları binlerle ifade edilen) dikilmiş ama akabinde bunlar tamamen sökülmüştür. (Eskişehir Yolu ve Ataturk Bulvarı örnekleri ve daha pek çoğu)
4-Kentin tarihi dokusu:
Kentin tarihi dokusundan geriye neredeyse hiçbirşey bırakılmamıştır.

a-
 Atatürk'ün başkentlilere armağanı olan Gençlik Parkı, sözde bir renovasyonla tamamen betonlaştırılmıştır.
b- Atatürk tarafından dizayn edilen Ankara'nın en önemli yeşil alanı durumundaki Atatürk Orman Çiftliği de aynı akıbete hızla yol almaktadır. Heryerinden didik didik edilen arazide gökdelenler, benzin istasyonları, orduevleri, oteller hatta özel yerleşim siteleri boy göstermektedir. Bu didik didik edilme süreci, AOÇ arazisinin Ankara Buyukşehir Belediyesi yetkisine devredilmesiyle daha da hızlanmış görunmektedir.
BAZI SORULAR:
  • Peki butun bu başarısızlık, yogun söylentiler, ve belediyenin inanılmaz borçları ortadayken Melih Gökçek acaba AKPtarafından yeniden aday gösterilebilir mi?
  • Eğer aday gösterilirse. AKP de bu başarısızlıgın ve yolsuzluk söylentilerinin altına kendi imzasını atmış olmaz mı?
  • Hakkında ayyuka çıkmış söylentiler varken Melih Gökçek'in Uğur Dündar'a TV programı öncesinde, 'kesinlikle mal varlığım konu edilmesin' deyişi nasıl yorumlanabilir?
  • Savcılar kanıtlanmış bilgileri, haberleri yorumları neden ihbar kabul edip harekete geçmezler?
30 Ekim 2008

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...