Her 24 Nisan’da devlet bürokrasisini, özellikle de dışarıda görevli diplomatları bir korku sarar: -“1915 olayları nasıl ele alınacak? Tehcir Kararlarını, Ermeni Kırımı tanımlamasını kimler nasıl telaffuz edecek? Bunun yerine hiç olmazsa Medz Yeğern (Büyük Felaket) (*) deseler de başımız fazla ağrımasa ” diye. Dışarıdaki tartışmalar endişeyle beklenirken, içerde Türkiye’de o sayfa çoktan kapanmıştır, üstünde fazla durulmaz,100 yıl önceki olaylar unutulmuştur artık, yok sayılır… Alman tarihçi Hilmar Kaiser (*) yıllarca Osmanlı Arşivlerinde araştırma yaptı, konferanslar verdi, yazılar, kitaplar yazdı. Ankara’da, ODTÜ Mezunlar Derneğinde konuşma yapacağını duyunca, öteden beri bu konuya ben de epey kafa yorup üstünde çalıştığım için kendisiyle görüşmek istedim, Mülkiyeliler Birliğinde geçen sabah buluştuk… Kurşuni gökyüzü altında yağmur çiseliyordu, Kaiser belki de soğuk havanı etkisiyle biraz karamsar girdi söze, “ 2 binli yıllarla karşılaştırıyorum da...
Mürekkep kokan sayfalarda şimdilerde bize yer yokmuş, eh, ne yapalım? Açılsın bari hayali sayfalar... Oysa onlara yazmak tıpkı suya yazmak gibidir. Kayboluverir gider.