Ana içeriğe atla

HUKUKÇULAR NE DİYOR:




-Sami Selçuk: Türkiye’de duruşmaların yüzde 98 hukuken geçersizdir

-Yekta Güngör Özden: Siyaset arsızlarını halk alaşağı edecek

-Ömer Faruk Eminağaoğlu: 1999’a geri döndük, Müfit Gürtuna olayı tekrar mı ediyor?


Mahfi Eğilmez ise gözaltı listesinde olmadığını söyledi:


 “Eğer listede olsam beni çoktan almış olurlardı” 


Ankara’da sabaha karla uyandık, ortalık buz kesmişti, fakat bunun nedeni ince ince yağan karla soğuyan hava değildi. İstanbul’da yaşanan gelişmeleri dehşetle öğrendik. Aralarında Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu, gazeteciler, belediye başkanları, işadamlarından oluşan 100’e yakın ismin gözaltına alınışı, 4 gün süreyle metropolde gösterilerin, toplantıların yasaklanması, X sisteminin yavaşlatılmasıyla haberleşme olanaklarının sınırlandırılması işin tuz biberi oldu.

Telefonlar erken saatlerden itibaren susmadı. Televizyonlarda “sızdırılan iddialar” tekrarlanıyor, penguenler! yeniden işbaşında. Ben de deneyimli hukukçularla görüştüm işte onların söyledikleri:


SAMİ SELÇUK (Yargıtay Onursal Başkanı): 

İstanbul’daki olayları izliyorum, ancak dosyaları tam olarak inceleme olanağı bulamadım için size bu konuda söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Beklemedeyiz, mahkemelerin vereceği kararı bekleyeceğiz.

-Hukukun hala işlediğini m düşünüyorsunuz?

-Siz gazetecilerin gözardı ettiğiniz bazı durumlar var, duruşmaların yıllarca sürdüğünün farkında mısınız? Anayasa Mahkemesini örnek vereyim,  4 yıl süren duruşmalar normal kabul edilebilir mi? Afrika’da bile duruşmalar tek oturumda biter.  Türkiye’de özel bir hal yaşanıyor. Bu demektir ki, Türkiye’de görülen duruşmaların yüzde 98’i hukuksuzdur.

YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN (Anayasa Mahkemesi eski Başkanı):

Hasta yatağımda  gelişmeleri izliyorum. Bakın bunlar siyaset arsızı, bunlar doyumsuz… Bunları alaşağı etmek gerekir. Alaşağı etmek derken seçim sandığını kastediyorum. Demokratik yoldan alaşağı edilsinler diyorum. Ümidim o ki, seçim sandığı gelecek ve halk bunları götürecek.  Bu süreçte ulusal birliği korumak gerekir, iktidarıyla muhalefetiyle insanlar birlik olarak bu hukuksuzluklara karşı durmalıdırlar.

ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU (YARSAV kurucu başkanı) :

Ben de olayları izliyorum, aslında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek zor, çünkü olayın boyutlarını göremiyoruz. Yalnız bu sabah bence 1999 yılına geri döndük. İstanbul Belediye Başkanı Müfit Gürtuna sürecini (*) yeniden yaşıyoruz. Ortadaki tablo hukukla açıklanacak bir tablo değil, meslektaşlarıma seslenmem gerekirse hukuktan ayrılmasınlar diyeceğim ama bunu yapanların  hukukla ilgisi yok…

Görüşmelerin sonunda baktım Sözcü TV’de ünlü ekonomist, hazinenin eski patronu Mahfi Eğilmez’in de 100 kişilik gözaltı listesinde olduğu ileri sürüldü, hemen telefona aradım kendisini, şunları söyledi:

-Benim ismim listede yokmuş. Zaten olsaydı şu ana kadar almış olurlardı.

-Nereden öğrendiniz listede olmadığınızı?

-Oda TV bir liste yayınlamış orada ben yokum, ayrıca Servet Yıldırım’ın listede olduğu da yanlışmış, konuştum Servet’le, bir işadamının şoförüymüş listedeki  isim. 

-Aman Mahfi Bey size bir şey olmasın, çünkü bir gün devran değişirse ekonomiyi ancak siz yoluna koyarsınız düşüncesi var pek çok kişide.

-Aman aman, bunları dillendirmeyin bizim diplomamızı filan da alırlar sonra…


(*) https://tr.m.wikipedia.org/wiki/AKB%C4%B0L_Skandal%C4%B1

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...

KONGRE TUFANI (2) Alo 198’e sormuş!

  Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm: -Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?  -Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi? -Biz başımızdakileri, “ koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız ” diye eleştirirken, “ tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen ” yöneticilere ne diyecektik? Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım. İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki: - Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır. Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “ Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle ” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri ...

Basın Meslek Örgütü Sansür Uygular mı?

Basın meslek örgütü sansür uygular mı? Gazetecilik camiasında son günlerde bir tartışma sürüyor, ortadaki soru şu: -Sansürle mücadele etmek için kurulmuş bir basın meslek örgütü, kendi üyelerinin paylaşımına sansür uygular mı? Sözü hiç dolandırmadan, geçen hafta yaşanan bu olayı direkt anlatalım: Gazeteciler Cemiyetinden bir grup üye, 33 yıldır başkanlık görevini sürdüren yönetime eleştirilerini bir yazılı bildiriyle ortaya koydu:   -E, sonra? Sonra kıyamet koptu… Gazeteciler Cemiyeti adına “ görevlendirilen” bazı isimler, pek çok web sitesinde yer alan bu bildirideki iddiaları yanıtlamak yerine, tek tek web sitelerinin yöneticilerini arayarak sansür ettirme çabasına giriştiler. Bazılarında başarılı oldular, bazıları ise bu “ basın özgürlüğüne ihanet ” sayılan girişimi reddetti.  -Nasıl yapabilmişler bunu? -Kimilerine bazı vaadlerde bulunmuşlar, kimilerine - tüzüğün falanca maddesini işletir, sizi üyelikten atarız - demişler. -Ne vaadiymiş o? -O bildiriyi ...