Bu Blogda Ara

Pazar, Ocak 23, 2022

Beştepe’de basketbol!




 

Son günlerde yaşananlara çoğumuz inanamıyoruz, hatta yok canım, olamaz, acaba kabus mu gördük?” Diye yadsıma çabasındayız. 

 

-Kurdaki sert iniş-çıkışlar, döne döne swap arayışına dış politikanın alet edilişi, merkez bankası bilançosunun makyajlanmasına karşın eksi rezervin ayan beyan görünürlüğü, tarikat ve cemaatler eliyle toplumda açılan uçurumlar, enflasyon bıçağının sonunda kemiğe dayanışı… 

-Tamam, bunları sıralıyorsun da, sonumuz ne olacak peki?

-Bitmedi, dış politikada nedenini bilemediğimiz makas değişiklikleri, yargı eliyle ağır biçimde yaşanan mağduriyetler, bir zamanlar hayalini kurduğumuz AB hedefinin yerle yeksan oluşu, o cenahtan gelen, yenilir yutulur olmayan eleştiriler, ABDnin ardından, AB yaptırım kılıcının da tepemizde sallandırılışı.

-Amma karamsar tablo çizdin, gazeteler TVler öyle demiyor ama?

-Onlarıçoğu hayal dünyasında yaşıyor, sanata bile tahammülleri kalmadı, görmüyor musun Sezen Aksu için neler dediler? Dilini koparacaklarmış. RTÜK Başkanını da mı duymadın, tek tek TVleri arayıp bazı şarkılarıçalınmamasını istemiş.

-Eee, niye penguen gibi sessiz duruyor politikacılar, gazeteciler? Yazsınlar, anlatsınlar bütün bunları?

-Farketmedin sanırım, korku dağları bekliyor, eleştirilerine dayanamayıp Sedef Kabaş’ı da gecenin ikisinde gözaltına alıverdiler, üstelik hafta sonuna denk geldi, adliyelerde kadro eksik, bakalım ne kadar tutacaklar içerde?

-Aaa, bütün bunlara doğru dürüst tepki bile yok, nerede peki siyasi liderler? Yine o meşhur istikşafi görüşmeler” yoluyla havanda su mu dövecekler? Sen bana sonumuz ne olacak? Anlatsana.

-Ben ne bileyim. Geçenlerde Cumhurbaşkanının kabile! pardon kabine toplantısı vardı, onu dinleyeyim, belki ciddi bir önlem paketi açıklar diye umutla bekledim.

-Ee, ne çıktı?

-Valla ilk cümlelerini duydum, iki küçük kıçocuğu mektup yazmışlar, Tayyip Bey Amca, biz sizi çok seviyoruz” diye, bunu duyunca gerisini dinleyemedim.

-Aaaa, sayıları 100’ü bulan metin yazarları var” deniyor, böyle mi hazırlamışlar konuşmasını?

-Valla ben de bu dediğini ve tüm yaşananları bir sorup soruşturayım dedim, Beş Tepeli” cenahtan bazı tanıdıkları aradım. Bak konuşmalarımızın virgülüne dokunmadan anlatıyorum.

-Hah, anlat dinliyorum.

 

————Basketbol oynuyor——

 

-Aloo, yahu yukarılarda neler yapıyorsunuz? Bu karanlık tablo oradan nasıl görünüyor? Cumhurbaşkanı muhalefet temsilcileriyle görüşmüyor ama, AB Büyükelçileri geçenlerde Külliyeye yemeğe geldi, kim bilir neler söylediler?

-Yok yahu, yemekte zaten çoğunlukla Cumhurbaşkanı konuştu, asıl o sitem etti, bunca göç yükü altındayız, ağır ekonomik sonuçları oluyor, siz sözlerinizi tutmadınız, kendinizi güvenceye alıp, bizi bu ağır tablo karşısında yalnız bıraktınız” diye. Bir iki büyükelçinin de konuşması oldu ama dişe dokunur bir şey söylemediler.

-Millet yüksek fiyatlardan inim inim inliyor, maaş zamları eridi gitti, hatta TÜİK Başkanı bile vebal altındayım” diye istifa edecekmiş? Fahrettin Altun da ayrılıyormuş?

-Yok yahu, öyle bir şey yok. Geçen gün buradaydı, basket oynadılar.

-Nee? Basket mi? Cumhurbaşkanıyla mı? Bu soğukta öyle mi?

-Yok canım, eskiden açık havada oynuyorlardışimdi yeni kapalı spor salonu yapıldı, orada oynuyorlardı, hatta İbrahim Kalın bile vardı. Cumhurbaşkanı seviyor biliyorsun basketbol oynamayı, kaç defa resimleri çıktı gençlerle görmedin mi?

-Aaaa, demek o kadar iyimser ve  neşeli ki, bu hengamede vakit bulup bir de basketbol oynuyorlar. Büyükelçiler sizden sonra CHP liderini de ziyaret ettiler, eminim orada çekinmeyip konuşmuşlardır.

-Oradan da bize bilgiler geldi. Hatta bazı büyükelçiler arayıp kendileri anlattı. Kemal Kılıçdaroğlunun yanından hayal kırıklığı ile ayrılmışlar. 

-Nedenmiş o?

-Somut çözüönerisi var mı?” diye sorgulamak istemişler, Kemal Bey sadece kara tablo çizmiş, kendi önerisi filan olmamış.

-Son bir iki şey soracağım? Cumhurbaşkanının kabine toplantısı sonrası açıklamasına dikkat ettiniz mi? Hani iki kıçocuğu mektup yazıp, Tayyip Amca biz sizi çok seviyoruz” demişler? O metni kim yazdı Allahaşkına?

-Aaa, o paragraftan haberim yok, bakayım.

-Peki Sezen Aksuya seslenişi nasıl değerlendirilebilir? O dilleri keseriz!” Sözü?

-Ne?

 

Görüşmemiz tam bu noktada sonlandı. Yani sorularıma pek yanıt alamamış oldum. Sanıyorum vakti de yoktu, basketbol salonuna mı döndü acaba?” diye düşündüm

Cumartesi, Ocak 15, 2022

Nazım’a ağıt

 





Nazım’ın doğum günü bugün… Düşündüm de o “mavi gözlü dev” çocukluğunda, ilk gençliğinde, böyle bitimsiz bir hasreti, yalnızlığı, uzaklarda ölmeyi hayalinden geçirmiş miydi?  “Aydınlıktan korkanlar” tarafından sürgünlerde, memleket hasretiyle kor ateşlere atılıp, kavrulacağı hiç aklının ucundan  geçmiş miydi? 


Elbette bunları içinde yaşıyordu ve çok iyi biliyordu ki, şiiriyle “Vasiyet” bırakmıştı ardında:


 “Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,  
ölürsem kurtuluştan önce yani, 
alıp götürün Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,  
- öyle gibi de görünüyor - 
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni 
ve de uyarına gelirse, 
tepemde bir de çınar olursa 
taş maş da istemez hani...”


Bir keresinde Moskova’ya gittiğimde, o görkemli Novodiyeviç Mezarlığında (*)  Nazım’ın yattığı yeri görmek istedim, “taş maş olmasa da yemyeşil yapraklı bir çınar var mıydı acaba başucunda?” Diye merak ettim…


Yoktu ne yazık ki… Koca bir kayaydı Nazım’ın mezar taşı, seyrek dallı bir çam ağacı, koynundaki Vera ile ona gölge sunuyordu. Moskova’nın her daim puslu, sisli, kül rengi sabahlarında gölge ona lazım mıydı? Bilmem ki…


Neler neler düşündüm mezarının başında…


Aydını, yazarı, şairi, sanatçıyı, düşüneni, eser yaratanı ezmekte, yok edip, pes ettirmekte üstümüze var mıydı acaba bu koca dünyada? Kimler kimler geçmemişti ki, bizim o ezen, yok eden cehalet cenderesinin dişlilerinden? Üstüne üstlük, asla utanmadık, sıkılmadık, özür bile dilemedik onlardan. 


-“Amaaan, nasılsa unutulup giderler” dedik. 


Kitaplarını, filmlerini, şiirlerini, makalelerini, karikatürlerini yasakladık… Neyse ki hiç unutulmadılar. Aydınlık daima karanlığa baskın çıktı. Biz ise karşılarında küçüldük küçüldük, ufacık kaldık. 


O gün Nazım’ın mezarının başında ben de küçüldüm, yerin dibine girecek kadar ufaldım, “onun yaşamını karartanlar adına” utandım kendimden. 


Peki, onca zaman, onca eziyetten sonra neye yarardı utanmak?


-Hey gidi Nazım Hikmet, mavi gözlü dev... Demek "Ölüm sana kendinden önce yalnızlığını yollamıştı..." Öyle demiyor muydun? (**)






Oysa Bolşoy’da (***) o akşam sen asla yalnız değildin, hıncahınç dolu salonda, sana hayran kalabalıklarla çevriliydin. 

Senin 1948 yılında yazdığın “Ferhat ile Şirin” oyununa dayanan bale, “A Legend of Love" (Bir Aşk Efsanesi) adıyla sahnedeydi…1961 yılından bu yana Bolşoy'da gururla ve defalarca sahnelenen baleyi görmek şükür ki bize de kısmet oldu... 



Senin eserine, aşkı, özlemi, kavuşmayı, kavuşamamayı iliklerimize kadar yaşatan performanstaki kusursuzluğa, sahne düzenine, Rusların sanat sevgisine, şıklıklarına, kısaca Bolşoy'da her şeye ama, her şeye hayran kaldık... 


Bir tek sen eksiktin Sevgili Nazım!

 
VASİYET

 
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

Hasan beyin vurdurduğu  
ırgat Osman yatsın bir yanımda 
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp 
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,  
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu, 
tarlalar orta malı, kanallarda su, 
ne kuraklık, ne candarma korkusu.

Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,  
toprağın altında yatar upuzun, 
çürür kara dallar gibi ölüler, 
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

Ama bu türküleri söylemişim ben  
daha onlar düzülmeden, 
duymuşum yanık benzin kokusunu 
traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Benim sessiz komşulara gelince,  
şehit Ayşe'yle ırgat Osman 
çektiler büyük hasreti sağlıklarında 
belki de farkında bile olmadan.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,  
- öyle gibi de görünüyor - 
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni 
ve de uyarına gelirse, 
tepemde bir de çınar olursa 
taş maş da istemez hani...

Nazım Hikmet Ran

27 Nisan 1953, Barhiva Sanatoryumu

(*) https://en.m.wikipedia.org/wiki/Novodevichy_Cemetery

(**) Kocalmaya Alışıyorum http://www.siirleri.org/siir/1250/Kocalmaya+Al%FD%FE%FDyorum.html

(***) https://bolshoi.ru/



Ata’nın Kolibası

Geçenlerde yolum Söğütözü’ne düştü, pek çok bakanlığın, resmi kurumun, AKP ve CHP genel merkezinin hatta büyük alışveriş merkezlerinin bulun...