Dostlukların son günü…
Cemiyet bünyesinde gördüğüm ve denetim kurulunun nedense! “yok saydığı” bazı usulsüzlükler nedeniyle yürüttüğüm işlerden geçen yıl istifa etmiştim, ayrıca bu ciddi sorunlara duyarsız kaldığı için Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’e mektup yazarak Selim İleri’nin “Dostlukların Son Günü” kitabını anımsatmış, böylece onunla olan 40 yıllık dostluğumuzun benim açımdan sona erdiğini de ifade etmiştim.
Ertesi gün bir konu için Cemiyete uğramam gerekti, baktım oturduğu koltukta Selim İleri’nin kitabı elinde, sordum:
-Gereksiz olmuş o kitabı almanız, konuşmak daha iyi bir yöntem değil miydi?
-Neden gereksiz olsun? Sen Cumhuriyet Kitap ekinde onca insana kitap tavsiye ediyorsun, bana da özellikle birini tavsiye etmişsin, neden alıp okumayayım?
Kitabı gerçekten okudu mu bilmem ama dostluk benim için gerçekten o gün bitmişti.
O sayfa kapandı, şimdi gelelim cemiyette yeni açılan sayfaya… Cemiyetin 1688 Bin Altı Yüz Seksen Sekiz üyesi bence şu soruları kendine sormalı:
——Oyların gerekçeleri—-
-Yahu bunca yıldır içimizden bir kişi bile Nazmi Bilgin karşısına başkan adayı olarak çıkmadı, çıkamadı, çıkartılmadı. Bu Osmanlı’da yaşanan Kaht-ı Rical-Adam Kıtlığı olayı değildir de nedir?
-Bugüne kadar Cemiyet bize ne fayda sağladı da şimdi Başkan ve adamları kalkmış Beyhan Cenkci’nin Cemiyete kazandırıp, üyelerine miras olarak bıraktığı 300 milyon euro değer biçilen Kaş ve Kalkan arazilerini bir vakıf kurarak ona buna peşkeş çekmeye kalkışıyor?
-40 yıldır durdu durdu da Vakıf kurma işi şimdi mi aklına geldi? Kaş’a nakledip, “kayın biraderimin” dediği eve yerleşmesi büyük bir tesadüf değil mi? Vakfın merkezini Kaş’a taşıma niyetini, Vakıf Kurulduktan sonra Cemiyeti bırakma kararını herkes bilmiyor mu?
-Başkanın 295 oy ile karşısına çıkan ciddi muhalefete biz yeterince kulak verdik mi?
-Eğer Beyaz Kitap’ta anlatılanları o 295 üye gibi can kulağı ile dinleseydik, cemiyetten çıkar elde edenler ya da Nazmi Bilgin’e körü körüne inananlar ile Anadolu’nun çeşitli yerlerinden bindirilmiş kıta gibi getirtilen, otellerde, rakı sofralarında ağırlanan 170’e yakın üye ile 32 otuz iki yıllık başkan bu kongreyi kazanabilir miydi?
—-Can Pulak’ın tutumu—-
-Can Pulak nasıl oldu da kongrede bu kadar taraflı davranabildi?
-Önceden Beyaz Sayfa ekibi ile görüşürken -ben ortak adayım, sorumluluğum büyük, söz kesmeyeceğim, süre kısıtlaması yapmayacağım- dememiş miydi?
-Göz göre göre, çoğunluk oylarını alan tüzük değişikliğini (başkanlık süresinin 2 dönemle sınırlandırılması) yanındaki trolün fısıldamasıyla tekrar ettirmeyi ve bu kez -oyları sayamadım- dediği halde reddettirmeyi kendine yakıştırabildi mi?
-Hakarete uğrayan Emin Varol’a, Süleyman Ukav’a neden söz vermedi? Bu durumu sonradan yanımıza gelerek Emin Varol’un sırtını sıvazlayıp -Emin benim nazımı çeker- diye, Süleyman Ukav’ın omzunu okşayıp, -biz onunla eski dostuz- diye izah etmesi vicdanını rahatlattı mı?
-Başkanın listesinde yer almak, ekibiyle birlikte fotoğraf çektirmek, Pirus Zaferini kutlamak için kendine Cemiyette ikram edilen şampanyayı yudumlamak, acaba içini rahatlatıp, vicdanını rahatsız eden adaletsizlik hissini yok etti mi?
—-Şimdi ne olacak?——-
-Yönetim Kuruluna Nazmi Bilgin’in “lütfu” ile seçilenlerin çoğu zaten kurşun asker, önlerine ne gelse -evet efendim, sepet efendim- diyerek imzayı basacak. Zaten bugüne kadar, yönetim kurulu toplantılarında iki kişi dışında (Önder Sürenkök, Nursun Erel) ne bir soru soran olmuş, ne en ufak bir itiraz duyulmuş.
-Akılları varsa yönetimdeki paragözlere uysunlar, -madem Avrupa Birliği gibi, Norveç Büyükelçiliği gibi kaynaklardan para dağıtılıyormuş, bize de verin- deyip sebeplensinler.
-Bir kadın üye, -fonu ben buldum, maaşı da ben kaptım- diyormuş ya, onu örnek gösterip, -senin şahsına mı verildi o para? Zaten o işte senin en ufak bir payın yokmuş, başkası bulmuş, hem o para Gazeteciler Cemiyeti adına alınmadı mı?- Diye sorsun. Ayrıca Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de duysun, yurtdışından kaynak bulmak için göbeğini çatlatıyor ya, bulduklarından kendisine pay verilsin.
-Vakıf kuruluşuna şiddetle karşı çıksınlar. -Cemiyetin 1688 üyesinin haklarını Vakfın Mütevelli Heyetinde ölünceye kadar yer kapan, tamamı Nazmi Bilgin yandaşlarından oluşan (5’i gazeteci bile olmayan!) 16 kişiye hangi hakla devrediyorsunuz? Diye sorsunlar.
—-Farelerden temizlensin—-
-“Kadınların hiç ayak basmadığı” cemiyette bu durumun nedeni araştırılsın
-“Tavlacılar” için ayrı bir köşe açılsın
-Tuvaletlerdeki “sifonlar” çalışır hale getirilsin, “pislik” akıtılabilsin
-İç merdiven ele alınsın, yeniden inşa edilsin, “farelerden” temizlensin
Ben mi?
-Alnım ak, vicdanım rahat. Beyaz Sayfa kadrosu ile Ankara Basınının saygın üyelerinin 295 oyunu almışız, hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
-Basın tarihine geçmesi açısından önemli bulduğum Beyaz Sayfa Hareketini bir kitaba dönüştürmek için kaleme alacağım, huzursuzluktan, vicdan azabından uzak, mutlu yaşamımı sürdüreceğim.
-Biraz seyahat etmeyi de planlıyorum, belki Avusturya’ya gider Bregenz’de filan “ecdadımızın izlerini” de araştırırım.