Ana içeriğe atla

İfade Özgürlüğü nerede kaldı?



Alman tarihçi Hilmar Kaiser bir süredir, araştırmaya dayanan yayınlarını, kitaplarını dikkatle izlediğim bir isim, odaklandığı konu ise “cısss” dedirten cinsten:


-1915 olayları, Talat Paşa ve yandaşlarının yönlendirdiği süreçte Ermenilerin tehciri ve yüzbinlerin trajik ölümüyle sonuçlanan süreç. 

 

Kaiser’in Ankara’ya gelişi bir gazeteci olarak bana kendisiyle enine boyuna görüşme fırsatı sağladı, konuştuğumuz konular üzerine bir yazı kaleme aldım. Yıllardır Osmanlı Arşivleri üzerinde çalışan tarihçi, Talat Paşanın “Ermenileri imha edin” söylemini içeren bir talimatını bulduğunu iddia ediyordu.Kendisine “bu önemli belgeyi neden yayınlamadınız?” Diye sordum, “zamanı gelince” diye yanıt verdi.


Bu konuşmayı ve iddiayı içeren yazım yayınlanınca, ortalık karıştı… 


Başta meslektaşlarım olmak üzere, politikacılardan, görevdeki diplomatlardan, öğretim üyelerinden, hatta kimi askerlerden ve bu konu üzerine okuyan, yazanlardan o kadar çok tepki  geldi ki…


Kimileri işi, “Ben olsam, bunları söyleyen bir adamla görüşmez, dövülmesini izlerdim” demeye kadar vardırdılar. Aslında benim üzerimden Hilmar Kaiser’e gösterilen tepki şurada odaklanıyordu:


-Talat Paşanın Ermenileri imha edin şeklinde bir yazılı emri varmış da bunca yıldır bu nasıl görülmemiş? Başta Ermeniler olmak üzere Amerikalısı Fransızı İngilizi yıllardır arşivleri didik didik ettiler de bu belgeye nasıl rastlayamadılar?


Edindiğim bilgiye göre, benzer tepkiler Hilmar Kaiser’in konferans vereceği ODTÜ Mezunlar Derneği yöneticilerine de gösterilmiş, hatta özellikle tutucu kesimden, ülkücülerden gelen kimi tepkiler tehdide varan boyutlara ulaşmış. Durum böyle olunca, bir saldırı riskine karşı önlem almak isteyen ODTÜ yönetimi, Kaiser’in dün akşam konuşacağı salonda sivil giyimli korumalar bile görevlendirmiş. Ben de dün akşam konferansı izlemeye gittim, salon oldukça kalabalıktı, içeri girdiğimde Kaiser beni şöyle selamladı:


-Ooo, bakıyorum sağ salim gelebildiniz…


İki saate yakın süren konferans sırasında Kaiser, Osmanlı Arşivlerinden kaynaklı tespitlerini zaman zaman Osmanlıca sözcükler kullanarak ama İngilizce anlatımıyla, fotoğraflar, belgeler göstererek tekrarladı, salondaki izleyiciler ise art arda sorular yönelterek Alman tarihçinin “1915’te Ermeniler ve Türkler, tartışmanın durumu” konulu tebliğini detaylı biçimde sorguladılar. ODTÜ mezunlarının her biri farklı alanlarda meslek sahibi olmuş, ülke sorunlarına meraklı, entellektüel mezunlarının Kaiser’e yönelttikleri detaylı sorular ve liberal tartışma ortamı bende hayranlık uyandırdı.



Konferansı düzenleyen isim Necat Özgür, Hilmar Kaiser’le karşılaşmasının ilginç öyküsünü  Amcamın dedesi 1926 suikastine katıldığı gerekçesiyle idam edilmiş, yıllar sonra ben bu konuyu araştırmaya başladım ve gerçeklerin çok farklı olduğunu ortaya çıkardım, kendisiyle o süreçte tanıştık” diye anlattı. 


Necat Özgür, “Bir İttihatçının Yaşamöyküsü, Maslup Abdülkadir Bey” başlıklı kitabını da bana imzalayarak verdi.


Konferans sonrasında Kaiser’e, “İnsanlar Talat Paşanın -Ermenileri İmha Edin- şeklinde bir yazılı talimatı olduğuna inanmıyor, ben de size tekrar sormak ve yanıtlarınızı kayda geçirmek istiyorum” dedim, şöyle dedi:


-Üzerinizdeki baskıyı tahmin edebiliyorum, hiç olmazsa yarın kahvaltınızı huzurla yapabilmeniz için çekim yapmanızı kabul edeceğim, buyrun sorun…


——Virgülüne dokunmadan—-


Ve işte sorduklarım ve Kaiser’in anlattıkları:


-Bulduğunuzu söylediğiniz Talat Paşa ile ilgili belgeyi kitabınızda mı yayınlayacaksınız?


-Bu aslında tek bir belge değil. Osmanlı’nın devlet politikasını içeren bir belgeler dizisi. Bu belgelerdeki emirler genellikle Talat Paşa imzalı. Bunlardan biri, “insanları öldürme emri,” üstelik bir kaç kişiyi değil, onbinlerce insanı hedef alıyor. İsimleri ve yerleri içeren bir belgeler bütününü içeren çalışmamı saygın bir yayınevi kitap olarak yayınlayacak.


-İngilizce mi olacak kitap?


-Evet, aslında Türkiye’de de yayınlanmasını isterim, Diyarbakır’la ilgili kitabım gibi. Fakat Türkiye’de işler 2015 yılından bu yana çok değiştiği için bu artık zor görünüyor.


-Elinizde bulunduğunu söylediğiniz belge ile ilgili tartışmalar yaşanıyor, pek çokları, - yıllardır bu arşivler didik didik edildi, bunu araştırmacılar görememiş olabilir mi?- Diye tartışıyorlar?


-Binlerce insan arşivleri karıştırıp durmuş olabilir, ama dediğim gibi bu belgeler bir seri. Ben diğer insanlar için bir şey diyemem. Belki o dosyaya bakmak akıllarına gelmedi, tabii ki o belgenin bulunduğu dosya, “İmha edin-öldürün emri” başlıklı bir dosya değildi. 


-Yani bu belgeyi Osmanlı Arşivinde mi ele geçirdiniz?


-Evet, Türk Devleti tarafından düzenlenmiş, dizini yapılmış arşivler.


-Talat Paşa gerçekten “imha edin-öldürün- sözcüğünü kullanarak mı emir vermiş o belgeye göre?


-Belgenin yayınlanmış halini gördüğünüzde tam olarak ne dediğini anlayacaksınız. Evet, emir gerçekten -imha edin- şeklinde. Bu belgeler, kitle ölümlerini kanıtlayan belgeler ve bundan kaçış yok. 


İşte böyle… 


Hep “istenilenleri yazmak mıdır gazetecilik?” Bence değildir… Bu türden zor konular sık sık karşınıza çıkar. Tepki alır hatta tehdit edilirsiniz, o zaman şu soruyu sormak gerekir:


-Nerede kaldı ifade özgürlüğü?




Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Külliye’ye içerden bakış: Erdoğan’a: “Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Başdanışmanı” olarak Beştepe’de    7 yıl süreyle  görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “ Bu sistem yürümedi ” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah! ” diye özetliyor.  DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor. …Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve  pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor?Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…  Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “ İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur ” diye düşün...

Yekta Güngör Özden’e geçmiş olsun

Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarından Yekta Beyi ziyaret etmiştik. Bugün öğrendik, küçük bir ev kazası yaşamış, ameliyat olmuş, iyiymiş. Kendisine acil şifa diliyoruz.  Aslında Ankara’da gündem o kadar yoğun ki, Yekta Beyle yaptığımız söyleşiyi bu sabah kayda geçiriyordum tam, o anda başka konular araya girince yarım bıraktım…  O halde şimdi tamamlayayım: “Güngörmüş” dostlarla bir araya gelebilmek, yakın tarihin sayfalarını gözden geçirebilmek ne kadar büyük bir şans. Geçenlerde Ali Bilge  ve Feyzan Erel ile birlikte Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Yekta Güngör Özden’i ziyaret etmiştik, sohbetimiz sırasında notlar aldık, “ yazabilir miyiz anlattıklarınızı ?” Diye sorduğumuzda, “istediğinizi yazın” yanıtı vermişti. İşte o gün bugünmüş…  Yekta Güngör Özden ’in o gün söylediklerine şimdi biraz kulak verelim mi? SORU: Ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor şu anda. Aydınlar, gazeteciler politikacılar tutuklanıyor, herkese gözdağı veriliyor, nas...

KONGRE TUFANI (1) Nazmi Bilgin: “32 yıl yetmedi”

Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “ 32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgi n yeniden seçildi.  Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve  tüm üyelerine  olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.  Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:  1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “ Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım ” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “ Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım ” demedi mi?  Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.  2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazet...